Ali Gönen

ÖĞRETMENLER! GÖNLÜMÜZ SİZİNLE…

Ali Gönen

  • 2396

ÖĞRETMENLER! GÖNLÜMÜZ SİZİNLE…

Haydi öğretmenler, sevgili meslektaşlarım!

Yarın 24 Kasım Öğretmenler Günü.  Gün, sizin gününüz.

Aslında bütün günler sizin olsa yeridir. Size her şey yakışır.

Hani “Başka Türkiye yok” diyoruz ya…

Evet, başka Türkiye yok.

Bu ülkeyi aydınlatmaya, halkımızı aydınlatmaya söz verdiniz elbet.

Nazım Hikmet ustanın Kuvâyi Milliye Destanı’ nda,

“Sarışın bir kurda benziyordu,

ve mavi gözleri çakmak çakmaktı”.

Diye tanımladığı Koca Atatürk’ ün başlattığı “Anadolu Aydınlanması” var ya…

Onu devam ettirelim. Sizlere inanıyoruz, güveniyoruz  

Bilgisizliği ve her alandaki sığlığı yine sizin çabanızla aşacağız, ancak işiniz zor.

Dün gazetede okudum: Bazı okullarda Resim ve Müzik, Beden Eğitimi derslerine yöneticiler önem verilmiyormuş.

Olur mu dedim, kendi kendime. Bunlar en önemli dersler.

Bir öğrenciye “ İnsan ilişkilerini öğreten dersler bu derslerdir. Adama yolda yürümeyi bile bu dersler  öğretir”

Her ne ise ilgili öğretmenlerimizin bu derslere önem verdiklerini biliyoruz.

Yeter ki Ankara’ dakiler engel olmasın.

Bir de şu var: Saç sakal, kravat, iyi giyinme ve Türkçemizi güzel kullanma, konuşma meselesi.

Yine öğrencilerin önünde öğretmen -öğretmen ilişkisi, öğretmen-öğrenci ilişkisi.

Bildiğiniz gibi bu konular çok önemli…

Özellikle İlköğretim ve ortaöğretimde saç-sakal, iyi durmuyor.

Öğrencilerinizin yaşamları boyunca unutmayacağı öğretmen olmak sizin elinizde.

Anlamışsınızdır, şunu demek istiyorum: Gün gelecek emekli olacaksınız.

Çarşı pazarda gezerken kocaman insanlar elinize sarılacak…

Ya da tanıdık bir sima, sizi görmezden gelip, geçip gidecek.

Yıllar çabuk geçiyor. Her şey sizin elinizde.

Yarın çok geç olabilir.

Tam kıvamında bir öğretmen olabilmek ne güzel!

***

Bu araya bir küçük öykü sıkıştıralım mı ne dersiniz?

Öğretmen; matematik dersinde öğrencilere bir problem sorar.

Ali parmak kaldırır. Fakat soruyu yanlış yapar.

Öğretmen; sınıfa dönerek “Evet çocuklar arkadaşınızın ilk hatası neydi?” diye sorar.

Arka sıralardaki haylaz Emre hemen atılır ve:

- "Parmak kaldırmasıydı öğretmenim” der.

***

Aslına bakarsanız konu anlaşıldı gerçi ama...

Bir konuya daha değinmek istiyorum:

Sevgili öğretmenler,

Okullarımızda öğrenci ile öğretmen birbirine karışmadı mı sizce?

Okulun kapısından girince kim öğrenci, kim öğretmen seçemez olduk.

Okul yöneticileri ve öğretmenler, ha bi gayret deseler de, öğrencilerine bir forma seçseler nasıl olur?

***

Okullarımızın okul olmaktan çıkıp otopark haline gelmesi de ayrı bir sorun ama…

***

Bizim “Hüseyin Seçmen” adında bir Türkçe-Edebiyat öğretmenimiz vardı:

Koltuğunun altında en az iki üç kitap ile gezerdi.

Yetiştirdiği öğretmenler her zaman kendisinden söz eder.

Biz de bir elimizde otomuzun anahtarını sallarken, diğer elimizdeki cep telefonuna bakarak gezmesek nasıl olur.

Kitap, dergi, okunacak her bir şey öğretmene daha bir yakışıyor be!

***

Küçükler bir harikadır diyoruz ya her zaman, yeridir.

(Rahmetli) İsmail Hakkı Dontlu anlatmıştı.

Kızı (şimdi kocaman olmuştur elbette) ilkokula başlamış.

Okula gittiğinin ilk günü akşam eve dönünce babasına:

“Baba baba demiş. Okul bir günlük değilmiş. Okula her gün her gün gidilecekmiş

Öğretmenimiz bize, yarın yine okula geleceksiniz dedi” demiş.

Bu güzelliklere elbette doyum olmaz.

Öğrencileri ayrı ayrı tanımak, tanıyabilmek ne büyük bir sanattır!

Şanslısınız, şu dünyadaki en güzel mesleği seçmişsiniz

Öğretmenler Günü’ nüz kutlu olsun!

 

Yazarın Diğer Yazıları