Ali Gönen

Diyanet İşleri Başkanına Açık Mektup

Ali Gönen

  • 1489

Diyanet İşleri’nin sayın Başkanı, “Laiklik” ilkesini herkesten çok sizin savunmanız gerekiyor. Çünkü Laik devlet ve toplum düzeni, İslamiyet’in en büyük güvencesidir. İslamiyet, “özgün” olarak ancak laik bir toplumda yaşanabilir. Laiklik her şeyin güvencesi olduğu gibi, dinimizin de güvencesidir. Laiklikten hızla uzaklaştığımız günümüzde İslamiyet yozlaştırılmaktadır.  İbadet; bir görüntü verme, gösteri yapma işi haline getirildi. İslamiyet özünden koparıldı, şekli bir iş haline getirildi sanki.

               İbadet, kişinin Tanrı’ sının varlığına, birliğine inanması, büyüklüğüne sığınmasıdır. Yanlışlarından arınması, gönül dinginliğine ulaşmasıdır. Sonsuzluk yolculuğuna hazırlanmasıdır.  Kişinin bütün duygularıyla, özüyle Tanrı’sına varması, Tanrı’sıyla buluşmasıdır. Ona yakarmasıdır. Tanrı’ya ve yeryüzündeki elçisine sevgi, saygı duyması işidir ibadet. Bu da ancak gözlerden mümkün olduğunca uzak, sessiz, sakin bir ortamda yapılabilir. Kişinin kendisiyle buluşması, kendisini sorgulaması işidir ibadet. Son aşamada yalnızca kendisini ilgilendirir. Tanrı’dan başka kimseye karşı bu konuda bir sorumluluğu yoktur. Kimseyi de denetleme görevi ve yetkisi olamaz.

                 Sosyolojik bir olgu olan “Din’ in” içinde çok şey vardır, olmalıdır. Felsefe vardır, mantık vardır, matematik vardır. Sorgulama vardır ve olmalıdır.  Evrim bilimi ve astronomi vardır.  İnançların ve dinlerin tarihsel evrimi vardır. Özetle, günümüz Diyanet İşleri Başkanlığı’ nın mümkün olduğunca kaçındığı çok konu vardır dinin yapısında. İslamiyet’in kapılarını bu alanlara açınız. Kaybetmezsiniz. Aksine İslamiyet’in önünü açmış olursunuz. İslamiyet’ i özgün kılmaya çalışınız lütfen.

                Sayın Başkan biliyorsunuz, Tanrı’ya tapınmanın yeri camilerdir ama, yine de her sokağa bir cami yapılmasını önleyiniz. Her kasabaya bir İmam Hatip Lisesi açılmasını önleyiniz. Yeni yeni İlahiyat Fakültesi kurulmasını önleyiniz. Milli Eğitim Bakanlığını yönetmeye kalkmayınız. Sokakta namazlık takke ile dolaşılmasını hoş karşılamayınız. İbadetin bilgili ve kültürlü, görgülü, hoşgörülü din görevlilerinin önderliğinde yapılmasını sağlayınız. Din görevlilerimizin sayısını artırmaktan çok, özgün din görevlisi yetiştirmeye çalışınız. Yakanızı politikacıya kaptırmayınız. Siyasi partilere “kadrolu seçmen” yetiştirmek için hiç uğraşmayınız. Başkanlığımın gereksinimi var diyerek personel alıp sonra Milli Eğitim Bakanlığına ve Genel idare hizmetlerine postalamayınız. Bunlar hoş şeyler değil. Şark kurnazlığı ile bir dini kurum yönetilmez. Lütfen kendi işinize bakınız. Donanımlı din adamı yetiştirmeye çalışınız. Camilerimize adam toplamak için çalışmayınız. Yanlış yapmaya devam ederseniz halen gelmekte olan vatandaşı da camiden uzaklaştıracaksınız. Özgünlüğü yakalarsanız vatandaş zaten kendiliğinden gelir camiye.

                                             ***

                Şu fetva işini bırakınız lütfen. Fetva ile günlük yaşam düzenlenmez. Günlük yaşam inançtan ve ibadetten ayrı bir şeydir.  

                Sayın başkan umreye adam taşıma, hac yolculuğuna eşlik etme, okullara ve kamu kurumlarına mescit açma, kurban derisi toplama gibi paralı işlere girmeyiniz. İşin ticaretine ve kolayına kaçıyorsunuz. Bu işlerin ticari bir iş olduğunu, son aşamada dinimize zarar verebileceğini kabul ediniz lütfen. Din ve ibadet, bilmeniz gerektiği üzere kutsiyeti olan işlerdendir. Biraz zor ama erdemli bir iştir.

                  Sayın Başkan, bir mezhebin düşünce yapısına tutunarak diğer inanç yanlılarını öteliyorsunuz. Onları küçük ve zavallı görüyorsunuz. Yapmayınız. Neyin doğru olduğuna bırakınız yurttaş kendisi karar versin. Yurttaşı zorlamayınız.  Ayrıca günümüzde bin bir çeşit tarikatın türediğini bildiğinizi düşünüyorum. Bu tarikatlaşmanın sonu gelmez. Bunları anlatınız. Herkese eşit uzaklıkta durunuz. Hoş görüyü elden bırakmayınız. Zırhlı araca binerek orta yerde cirit atmayınız. Bir din adamının zırhlı araca binmesini anlamak olanaksız. Halkımızın arasında gezip tozunuz.

                  Şu anda ülkemizde çok sayıda TV kanalında dinimiz İslamiyet üzerine fetva veriliyor. Birçok (sözde) din adamından birinin dediği diğerinin dediğini tutmuyor. İçi boş sözlerin sonu gelmiyor. İş o kadar sığlaştırıldı ve sulandırıldı ki, ipin ucu kaçtı kaçıyor. Sonra duruma ve kurumunuza söz geçiremezsiniz. Ve bütün bunlardan en büyük zararı da İslamiyet ve halkımız görür ve görüyor. Bunlara izin vermeyiniz. İşi toparlayınız.      

                  Sayın Başkan, İslamiyet’ in sadeleştirilmesi ve yeni açılımlar ile yeniden temellendirilmesi konusunda ne düşünüyorsunuz?

                  Sayın Başkan günümüzde yurttaşımızın en büyük sorunu, ibadetini ana diliyle, güzel Türkçe’miz ile yapamıyor olmasıdır. Zaman kaybetmeyiniz. Hemen ezanın Türkçe okunmasını sağlayınız. Yurttaşımızın ibadetini ana diliyle yapabilmesi için ne gerekiyorsa yapınız. Çünkü ibadet konusunda şu anda dünyada eşi benzeri bulunmayan bir gariplik yaşıyoruz. İşin felsefesini bıraktık, taklidini yapıyoruz sanki.

                Bu konularda başarılı olursanız TARİHE GEÇERSİNİZ.

                                               ***

                KEVSER

İmam Hatip Lisesinde teftiş yapan bir müfettiş sınıfa girer. Ders Kur'an’ı Kerim’dir. Bir öğrenciyi kaldırarak ismini sorar. Öğrenci “Fatih” efendim diye yanıtlar. Müfettiş peki öyleyse Fatiha suresini oku bakalım. Öğrenci sureyi okur. Sıra başka bir öğrenciye gelmiştir. Müfettiş yine sorar.

-İsmin ne çocuğum?

 Öğrenci yanıt verir:

-Yasin ama, arkadaşlar kısaca Kevser derler; efendim…           

Yazarın Diğer Yazıları