Simber Cana Özdilek

''Olmak Ya Da Olmamak''

Simber Cana Özdilek

  • 1757

Psikolojide, felsefede, psikolojide değişik şekilde tanımlara sahip olsa da Normal kavramı, yaşadığınız ve geliştiğiniz kültürde kabul gören ve çoğunluğun temsil ettiği davranış modeli olarak nitelendirilebilir.
Peki ‘’normal’’i kim belirliyor. Toplum içinde normları belirleyenler ‘’normal davranışlar’’ olarak nitelenen davranış modelini de belirliyor. O halde normal, içinde yaşadığınız zamana, mekana ve toplumun çoğunluğuna bağlı olarak değişiyor. O an bulunduğunuz şartlara göre normal iken başka bir zaman için anormal olabiliyorsunuz ya da önceden normal görünen bir durum,  gelecekte bir zamanda anormal olabiliyor.
Dünyaya geldiğimiz andan itibaren genetik olarak sahip olduğumuz özellikler çevre koşulları ile birlikte toplumsal normların belirlediği çizgiler doğrultusunda gelişimini sürdürüyoruz.  Kişilik özellikleri, zekâ ve belki de fiziksel özelliklerimiz bu durumdan nasibini alıyor.
Sahip olduğumuz yetenekler, meslek seçimi ve hatta eş seçimi bile toplumun normları çerçevesinde gelişiyor. 
İnsan bu çizginin neresinde diye düşündüğümüz zaman kendi sınırları ve toplumun onun için belirlediği sınırların birleştiği nokta bireyin bulunduğu yeri belirliyor, diyebiliriz.
İstekler,  toplumun beklentileri ile örtüştüğü zaman uygulamalı olarak hayatının bir yerlerinde yaşamda gerçekleştirebiliyor.  Zaman ve mekâna uygun olmayan hayaller ise yok olup gidiyor veya önemi ancak zaman içerisinde anlaşılabiliyor.
Norm kavramı insan yaşamının düzenini ve toplumsal dengeyi sağlayan bir unsur olarak bir arada yaşamayı kolaylaştırıyor.  
Toplumsal normlara uygun birey ortalama standart bir yaşama sahip oluyor. İlk kez 1840’lı yıllarda üzerinde durulan bu kavram, istatistik bilim dalının da gelişmesi ile birlikte sağlık ve hastalığın doğal tarihini anlayabilmek için devreye giriyor. Böylece ‘’ortalama insan’’ anlayışı ortaya çıkıyor. 
Milyonlarca insanın normlara uyarak yaşaması ve pek çok farklılığa sahip olarak bireysel yaşamını sürdürmesi düşününce çok da kolay olmasa gerek...
Özellikle de çoklu yeteneklere sahip olup normlar çerçevesinde bu durumun farkında olmayanlar, kendisini ifade edebileceği alanlar bulmakta zorlanabiliyor.
Çok sevdiğim bir söz var: ‘’Hepimiz dahi olarak doğarız’’. Ancak yetenek, çaba ile desteklenirse bir anlam kazanır. Yani kararlılık ve yetenek ancak emek ile desteklenirse bir sonuç veriyor.  Malcolm Gladwell’in ilk olarak 2008 yılında basılan ‘’Outliers’’(Çizginin dışındakiler) isimli kitabında başarıyı getirdiğini öne sürdüğü iki etkenden biri ‘’10000 saat kuralı’’dır.  Bu kural, şimdiye kadar alanında keşifler yapmış dâhilerde doğru sonuç vermiş. 
Tabii ki yeteneğinizin olduğu alanı tespit edebilmek ve o alanda gelişebilmek yani 10000 saati hangi konuya harcayacağınızı bilmek zaman kaybı olmaması açısından çok önemli…
Kabinin sesini dinle, yüreğinin götürdüğü yere git benzeri pek çok cümle, içsel yolculuğumuzda ulaşmamız gereken yeri bulmamız için birer rehber niteliği taşır.
Tabii ekonomik ve fiziksel koşulları göz ardı etmek mümkün değildir. 
Toplumsal normlar içinde farklı yetenekler, insanlık ve evrenin daha iyi bir yer olması için desteklenirse kendi cennetimizi bu dünyada var etmiş oluruz. 
Aynı parmak izlerimiz gibi farklı ve özeliz, yeter ki keşfedelim…

Yazarın Diğer Yazıları