PSİKOLOG SAADET ELEVLİ

OTİZM SPEKTRUM BOZUKLUĞU

PSİKOLOG SAADET ELEVLİ

  • 593

Otizm spektrum bozukluğu (OSB), yaşam boyu süren, sosyal iletişim ve etkileşimde eksiklikler, sınırlı ve yineleyici davranış örüntüleri, takıntılar ve ilgiler ya da etkinliklerle kendini gösteren, erken gelişim evresinde ortaya çıkan nörogelişimsel bir yetersizlik olarak tanımlanmaktadır (Amerikan Psikiyatri Birliği, 2013).

OSB’nin erken belirtileri sınırlı sosyal katılım, jest mimiklerde ve diğer iletişim alanlarında yetersizlik, etkinliklerde koordine olamama, başkalarıyla etkileşime girmeme ve tekrarlayıcı motor hareketler gibi alanlarda görülmektedir (Landa, 2008). Bu belirtilerin yanı sıra; 6 ayı geçtiği halde başkalarına gülümsememek, 9 ayı geçtiği halde başkalarının ses ya da mimiklerine karşılık vermemek, 1 yaşı geçtiği halde “agulamamak” parmakla bir şey işaret etmemek ya da “bay-bay” gibi jestler yapmamak, 2 yaşı geçtiği halde iki sözcüklük basit anlamlı cümlecikler kurmamak gibi dil ve iletişim alanlarında görülen sınırlılıklar da otizm spektrum bozukluğunun erken belirtileri arasında yer almaktadır. Tüm bu belirtiler ışığında otizmin erken yaş döneminde tanılanması mümkündür ve uzun dönemde eğitimsel destekten olumlu sonuçlar almak için gereklidir (Constantino, Charman, 2016)

OSB’nin erken tanısında, konuşma gecikmesi ilk şüphe uyandırıcı belirti olmasına rağmen, normal gelişimde de rastlanabilir olduğundan erken tanı söz konusu olduğunda konuşma gecikmeleri yerine sosyal güçlüklere dikkat etmek daha işlevseldir (Weismer ve diğ., 2011). Otizmde etkili erken tanı oldukça önemlidir çünkü, erken dönemde eğitim almaya başlayan otizmli çocuklarda sosyal gelişim, iletişim becerileri, dil ve konuşma becerileri, oyun ve bilişsel becerilerinde önemli gelişmeler görülmüştür (Landa, 2008). Beyin gelişiminin devam ettiği erken çocukluk döneminde verilen eğitimin etkilerinin daha olumlu ve kalıcı olduğu düşünülmektedir.

Otizm spektrum bozukluğuna neyin neden olduğu bilinmemekle birlikte genetik temelli olduğuna ilişkin bulgular vardır. Ancak hangi gen ya da genlerin sorumlu olduğu henüz bilinmemektedir. Çevresel faktörlerin de otizme yol açabildiğine ilişkin görüşler vardır. Hem genetik temellerin hem de çevresel faktörlerin etkileri üzerine çok sayıda araştırma yapılmaktadır

Otizm spektrum bozukluğu, günümüzde zihinsel yetersizlikten sonra en sık rastlanan nörogelişimsel yetersizliktir. Dünyada otizm spektrum bozukluğunun görülme sıklığı 68’de birdir. Dolayısıyla, ülkemizde de her 68 çocuktan birinin otizmden etkilendiği düşünülmektedir. Ayrıca, otizmin erkek çocuklarındaki yaygınlığı, kızlardan 5 kat fazladır. Her 54 erkek çocuktan birinin ve 252 kız çocuğundan birini etkilediği kabul edilmektedir.

Bazı çocuklar erken bebeklik döneminde göz temasından kaçınma, isimlerine yanıt vermeme ya da bakımlarını sağlayan kişilere karşı kayıtsızlık gibi otizm spektrum bozukluğunun ilk belirtilerini gösterebilirler. Bazıları ise, yaşamın ilk birkaç ayında veya ilk yılında normal gelişim gösterebilir, ancak aniden kendi içine çekilip gerileme gösterebilir, o zamana kadar edindikleri dil becerilerini kaybedebilir.

Otizm spektrum bozukluğu olan bazı çocuklar öğrenmede zorluk çekebilir veya normalden daha düşük zekaya sahip olma belirtileri gösterebilir. Bazı çocuklarda ise normal ve hatta yüksek zeka görülebilir. Bu çocuklar hızlı öğrenme yetisine sahiptirler, ancak bildiklerini günlük hayatta uygulamak, karşılıklı iletişim kurmak ve sosyal durumlara uyum sağlamakta zorluk çekebilirler. Bu bozukluğa sahip olanların her birisinde düşük işlevden yüksek işlevliğe kadar yayılan benzersiz bir davranış modeli ve şiddete eğilim seviyesi görülebilir.

Otizm spektrum bozukluğu olan bireyler tarafından gösterilen bazı yaygın belirtiler aşağıdaki gibi sıralanabilir;

-İsmi söylendiğinde tepki vermemesi, kendisiyle konuşulduğunda duymuyormuş gibi görünmesi,

-Kucaklanmaya direnç, tek başına oynamayı, kendi dünyasında kalmayı tercih etmesi

-Göz temasından kaçınması ve belirli bir yüz ifadesi yoksunluğu

-Konuşmaması, geç konuşması veya daha önce kazanılan kelime ya da cümleleri söyleme yeteneğini kaybetmesi,

-Kelimeleri ya da cümleleri kelimesi kelimesine tekrarladığı halde nasıl kullanılacağını anlamaması, sürekli aynı kelimenin tekrar etmesi

-Duyguları ifade edememesi, başkalarının duygularının farkına varamaması, karşılıklı sosyal etkileşimde pasif, agresif ya da yıkıcı ve duruma uygunsuz şekilde yaklaşma eğilimi göstemesi

-Yüz ifadesi, beden dili veya ses tonu gibi kelimelerle ifade edilmeyen iletişim yöntemlerini tanımada zorluk çekmesi

-Mizahı anlamakta zorluk yaşaması, tehlikeye karşı kayıtsız kalması

-Öne arkaya sallanma, kendi çevresinde dönme veya el çırpma gibi kendini tekrarlayan hareketler, bazen kendine zarar veren kendine vurma gibi davranışlar sergilemesi

-Belirli rutinleri veya ritüelleri geliştirme ve bunlarda meydana gelebilecek değişikliklerden büyük rahatsızlık duyması

-Koordinasyon sorunları yaşaması, ayak parmakları üzerinde yürümesi

-Oyuncak arabanın dönen tekerlekleri gibi herhangi bir nesnenin detaylarından aşırı etkilenme, ancak bu nesnenin genel amacı ve işlevini anlayamama

-Işığa, sese veya temasa karşı alışılmadık derecede hassas olmasına rağmen ağrı veya sıcaklığa karşı kayıtsızlık

-Bir nesne ya da faaliyete aşırı derecede odaklanma ya da takılma, belli yiyecek türlerini hepten reddetme ya da sadece belli yemekleri yeme

Otizm Spektrum Bozukluğunda erken tanı ve erken müdahale çok önemlidir. Erken tanı, çocukların davranış, beceri ve dil gelişimine çok yardımcıdır. Ancak, geç kalınsa bile müdahale her yaşta fayda sağlayabilir. Otizm spektrum bozukluğu semptomları genellikle tümüyle aşılmasa da, spektruma sahip kişiler hayatlarını daha iyi organize etmeyi öğrenebilirler.

Otizm spektrum bozukluğu olan çocuklar sıklıkla yoğun olarak planlanmış eğitim programlarına karşı oldukça olumlu tepki verirler. Sosyal becerileri, iletişimi ve davranışı geliştirmek için çeşitli aktivite içeren programlardan oldukça fayda görmektedirler.

 

Yazarın Diğer Yazıları