Talat Yalılı

İDLİN'İN PERDE ARKASI -5

Talat Yalılı

  • 7630

Önceki yazımda ABD ve Rusya perde arkasında anlaşmalı hareket ettiğini ve İdlib üzerinden Avrupa’ya mülteci göçünün ABD’nin de hesapları içerisinde olduğuna değinmiştim.
Dağılan bir Avrupa Birliğinin Birleşik Avrupa Ordusu diye bir askeri gücü olmayacaktır. 
Ayrıca ABD bağımsız hareket eden Avrupa ülkeleri ile ekonomik ilişkilerinin daha iyi olacağının hesapları içerisindedir.
ABD birçok kez Avrupa Ordusu ile ilgili rahatsızlığını dile getirmişti. 
Bir yıl kadar önce Fransa Cumhurbaşkanı Macron, ‘’ABD, Çin ve Rusya'dan korunmak için AB kendi ordusunu oluşturmalı ve ABD'ye bağımlı olmayan, egemen bir Avrupa Birliği ordusu kurulmadıkça, Avrupalılar güvende olamayacaktır’’ sözlerine; Sosyal medyada twitter hesabı üzerinden ABD Başkanı Donald Trump; ‘’Çok aşağılayıcı Avrupa önce Nato'ya olan borcunu ödemelidir." diye cevap vermişti. 
Perde arkasında Rusya ile danışıklı politika yürüten ABD Türkiye’ye karşı sağlam müttefiki oynamaktadır.
İdlib krizi ile Türkiye’ye destek söylemlerinin sıkça gündeme gelmesi, Özellikle Moskova anlaşması öncesi ABD’nin Suriye özel temsilcisi Jeffrey’in Ankara’ya gelmesi,
Türkçe, Türk Milletine Şehitlerimiz için baş sağlığı dileğinde bulunup üzüntüsünü belirtmesi,
İdlib gerilimi hakkında verdiği mesajlar da ABD ile Nato’nun “müttefikliği” gibi sözleri vurgulayarak tekrarlaması ne denli önemli görünse de, bu bana timsah gözyaşını hatırlattı. 
ABD Senatosu 12 Martta açıklama yaptı, eğer Türkiye S-400 sistemini Rusya’ya iade ederse Patroit sistemini Türkiye’ye satılabilir diye. 
Bırakalım Patrıot’lar onların olsun. İdlib harekâtında IHA ve SIHA’larımızın başarısı dünyada manşet oldu. Türkiye bu konuya yatırım yapmalıdır.
Düşünsenize radarların algılamayacağı yükseklikte Stratosfer’den daha yüksekte uçabilecek IHA ve SİHA’lar yaptığımızı? 
Ne Patriot’lara nede S-400’lere ihtiyacımız kalır.
Suriye de geldiğimiz bu nokta Türkiye’nin ABD, Nato, Avrupa, Rusya ve ya Her hangi bir dış güce bağımlı olmadan hareket edebildiğini Dünya Türklerine ve Müslümanlarına gösterebilmesi açısından da çok önemlidir.
Rusya-PYD/YPG/PKK ilişkilerine gelince.
İdlib çatışmaları devam ederken Rusya çıkarı doğrultusunda terör örgütü ile Esed’i temasa geçirip bir masaya oturtma çabası içerisindedir.
Amacı bellidir, Kuzey Suriye de Özerk yapıda bir Kürt Devletini kurmak. 
Rusya bu terör örgütünün Moskova’da ofis açmasına dahi izin vererek desteğini açıkça göstermektedir.. 
Peki bir taraftan Türkiye ile stratejik ortak ve ciddi ekonomik ilişkiler kurmaya çalışan Rusya’nın nedir bu PYD/YPG/PKK seviciliği? 
Eğer bunları sıralayacak olursak;
1-Rusya-Türkiye ilişkilerinin bozulması halinde, PYD/YPG/PKK’yı Türkiye’ye karşı bir baskı aracı olarak kullanma hesabı, 
2-Rusya’nın Kafkasya ve Hazar bölgesinde yaşayan Kürtler aracılığıyla Tahran’ı bölgede dengeleme unsuru olarak kullanabileceğini düşünmesi.
3-Siyasi ve askeri açıdan Sürekli değişiklik gösterip güçlenen Orta Doğu ve Körfez ülkeleri ile temaslarını daha sıkı bir işbirliğine dönüştürüp kendi lehine güç dengesi oluşturmaya yarayacak şekilde kullanmayı düşünmesi, ABD’nin El Kaide Örgütünü kullandığı gibi.
4-Rejim güçlerine karşı savaşan muhaliflerin yanında olmayıp Rusya’nın çıkarlarıyla uyum içinde olması,

5-Rusya yakın bir gelecekte Suriye ve Irak’da sözde bir Kürt devletinin kurulacağını düşünüyor ve bunu ABD’ye kaptırmak istemiyor ve kurulacak sözde Kürt devleti ile PYD/YPG/PKK ilişkisinin Rusya arasında organik bağ olacağını düşünüyor.
Tabii Rusya bu politikayı izlerken Türkiye’de boş durmuyor, İdlib krizi sürerken Cumhur Başkanı Sayın Erdoğan’ın Ukrayna’ya ziyareti, 
Türkiye-Ukrayna arasında yapılan İHA ve SİHA anlaşması ve Türkiye’nin 200 milyon TL tutarında silah yardımı, benim için Rusya ile aynı dili konuşmaktır.
Lakin Türkiye bu Politikasını Çeçen Muhalifler, Gürcistan ve Kosova’ya kadar daha kararlı ve kapsamlı bir adım atarak geliştirmeli ve her türlü silah yardımı dâhil destek vermelidir.
Tekrar buluşana kadar Hoşça kalın Allaha emanet olun.
 

Yazarın Diğer Yazıları