Nuray Bartoschek

Teknolojik Bayram Kutlamaları

Nuray Bartoschek

  • 4795

Bayram sabahı annemin evine gitmek üzere kapıdan çıkarken posta kutusuna baktım; boştu. O anda buruk bir duyguya kapıldım. Oysa uzun zamandır boş sayılırdı. Bilgisayar ve internet yaşantımıza girdiğinden buyana mektupların yerini elektronik postalar almış, evlerimizin kapılarındaki posta kutuları yalnızca faturalara kalmıştı.

 

Tüm aile bireyleri ve birkaç aile dostumuzla annemin evinde toplandık. Birbirimizle sohbet etmeye çalışıyorduk ama başladığımız tümceyi bitirmemiz neredeyse olanaksız gibiydi. Konuşmalar sürekli cep telefonlarından gelen “dıt, dıııt” sesleriyle kesiliyordu.

 

Odadaki herkes karşısındakinin yüzüne bakmadan konuşurken, tüm ilgisini elindeki cep telefonuna yöneltmiş, gelen bayram mesajını okuyup yanıtlamaya çalışıyordu. Gelen mesajların “süslü”leri herkesle paylaşılıyor ve başkalarına gönderilmek üzere telefonlara kaydediliyordu.

 

Sonunda eşim isyan etti ve “Cep telefonları bu denli önemliyse, neden buradayız?” diye sordu. “Hepimiz kısa mesajlarla kutlayabilirdik bayramı evlerimizden...”

 

Ve cep telefonunu kapattı. Bir suskunluk oldu önce... Sonra herkes “Gelen mesajları daha sonra okuyup yanıtlayabilirim” diyerek cep telefonunu kapattı.

 

Kızım eline televizyonun kumandasını almıştı ki, hemen atılıp elinden aldım ve “Bugün televizyon yok” dedim. “Bugün hep birlikte olmanın tadını çıkartacağız.”

 

Televizyon yok, telefon yok, bir süre sonra herkes yavaş yavaş evine, “gönüllü tutsak” oldukları modern oyuncaklarına dönmek üzere birbirine “Hoşça kalın” demeye başladı.

 

Eve dönerken gözlerim yollarda uçan balon, pamuk helvası satan satıcıları aradı. Bir an için yıllar öncesinin bayramlarını anımsadım.

 

 

 

Evde bayram telaşı haftalar öncesinde başlardı. Annem, kıyıyı, köşeyi temizler, tüm evi pırıl pırıl yapardı. Kardeşime ve bana “bayramlık” olarak beğendiğimiz kumaşlardan, istediğimiz elbiseler diktirilirdi.

 

Biz çocuklara düşen görevler de vardı: Akrabalara, dostlara gönderilecek bayram tebriklerinin alınması ve yazılması.

 

O rengarenk kartları seçmek işin en zevkli yanıydı. Ama onlarca zarfı yazarken sürekli sızlanırdık. Kimi zaman önümdeki yığılı zarfları yaza yaza bitiremeyeceğimi düşünürdüm.

 

Bayram ertesinde, postacının kapı aralığından içeri attığı zarfları açmak tüm o yorgunluğu unuttururdu. Heyecanla, coşkuyla açardık zarfları, yazılanları okuduktan sonra da özenle saklardık o bayram kartlarını.

 

Bayramın birinci günü aile, eş, dost kutlamaları bitince, ikinci günü ellerimizde tavşanlı balonlarımız, lunaparka giderdik. Oysa şimdi...

 

“Dıııt dıt, dıııt dıt...”

 

Ne diyordum?

 

“Dıııt dıt...”

 

Bir dakika lütfen, mesaj geldi!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları