Prof. Dr. Nihat Aycan

EĞİTİM, ATATÜRK VE KADIN

Prof. Dr. Nihat Aycan

  • 1179

Bilindiği gibi Türkler, göçebe yaşamın gereği olarak kadın ve erkeği eşit kabul etmekteydi. Türk kadını bu dönemde ata biner, kılıç kuşanır, ok atar, savaşlarda erkeğin yanında yer alırdı. Evlilik kurumunda, tek eşlilik esas olup, ana ve baba soyu, değerce birbirine eşit tutulmuştu. Türk hükümdarları yabancı elçileri kabul ettikleri zaman eşleri de görüşmede hazır bulunurdu. Devlet Başkanlığı yapan ilk kadınlar da Türk kadınlarıdır. Örneğin, Delhi Türk Devleti’nde Raziye Sultan, Kutluk Türk Devleti’nde Türkan Hatun gibi... Türkler göçebe yaşamı sürerken kadın, çocuklarının eğitiminden birinci derece sorumluydu. 
Osmanlı’da ise kadının biçimlendirilmesinin aracı din kurumudur. Kimi fermanlarla kadınların toplumsal yaşamlarına kısıtlamalar getirildiğini biliyoruz. Örneğin XVII. Yüzyılın başından itibaren kadınların erkeklerle aynı sandala binmeleri, mesire yerlerine gitmeleri, ince kumaştan ferace giymeleri yasaklandı. Ancak Tanzimat dönemi ile birlikte, kadınlara bazı haklar verilmeye başladı. 
Osmanlı’da kadınlar, sadece Sıbyan mekteplerine gidebiliyorlardı. Kız ve erkek çocuklarının birlikte okuduğu Sıbyan okullarından başka, kız ve erkekler için ayrı ayrı Sıbyan okulları kurulmuştu. Burada, erkekler gibi kızlar sadece dinsel eğitim görebilmekteydi. Sıbyan okullarını bitiren kız çocuklarının yükseköğretimin görüldüğü medreselerde eğitim görme olanakları yoktu. Sadece idareci ve ulema zümresinden kişilerin kızları, ailelerinin desteğiyle sadece özel ders alabiliyordu. 
Tanzimat Fermanı’nın ardından Askeri Tıbbiye’ye bağlı Ebelik Okulu açıldı. 1843 yılında ilk defa kızlar Tıbbiye’de Ebelik dersleri görmeye ve bu alanda eğitim almaya başladı. Daha sonra Kız Sanat Okulu, Kız Öğretmen Okulu açıldı. Başka bir deyişle, bu dönemde kadınlar için sadece ebelik ve öğretmenlik mesleklerinin uygun olduğu görülüyordu. Daha sonra, Meşrutiyet döneminde eğitim konusunda gelişmeler olmuş, kızlar için bazı yeni okullar açılmıştır.
Cumhuriyet dönemine gelindiğinde, kadın eğitimine önem verilmiş, bu alanda büyük gelişmeler sağlanmış ve erkek-kız karışık (karma) eğitim gerçekleşmiştir. Atatürk, Kurtuluş Savaşını verirken güç aldığı, yardımını gördüğü Türk kadınını hiç unutmamış, vefa duygusunu her fırsatta belirtmiştir. Nüfusun yarısını oluşturan ve gelecek kuşakların yetişmesinde temel roller üstlenen kadınların eğitimi, kalkınmaya daha fazla katılımlarını sağlamayı amaçlamıştır. Atatürk’ün bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana geldiğini, bir kitlenin bir parçasını ilerletirken, diğerlerine bu olanağın tanınmamasını, kitlenin hepsini yükseltmeyeceğini vurgulaması, eğitim sürecinde eşitsizliklerin giderilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. 
Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün şu ifadesi hepimizin belleğindedir. 
“Dünyada hiçbir milletin kadını, ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını gibi emek verdim diyemez. Belki erkeklerimiz memleketi istila edenlere karşı süngüleriyle düşmanın süngülerine göğüslerini germekle düşman karşısında hazır bulundular. Fakat erkeklerimizin teşkil ettiği ordunun hayat kaynaklarını kadınlarımız işletmiştir... Çift süren, tarlayı eken, ormandan odunu, keresteyi getiren, aile ocaklarının dumanını tüttüren, bütün bunlarla beraber sırtıyla, kağnısıyla, kucağındaki yavrusuyla yağmur demeyip, kış demeyip, sıcak demeyip cephenin harp malzemesini taşıyan hep onlar, hep o yüce, o fedakâr, o ilahi Anadolu kadınları olmuştur. Bundan ötürü hepimiz, bu büyük ruhlu ve büyük duygulu kadınlarımızı şükran ve minnetle sonsuza kadar aziz ve kutsal bilelim”. 
Türk kadını, emperyalizme karşı verilen bağımsızlık mücadelesinde erkekle yan yana, savaşmıştır. Savaş kazanılıp, tam bağımsız ve egemen bir ulus devlet yaratıldıktan sonra Atatürk’ün ikinci hedefi, toplumu çağdaş “uygarlık düzeyinin üzerine” taşımak olmuştur. Atatürk, “Cumhuriyet Kadını” olarak nitelenen kadın imajının oluşturulmasını sağlamıştır. 
Henüz Cumhuriyet ilan edilmeden, bağımsızlık mücadelesi devam ederken; 15-21 Temmuz 1921 tarihlerinde Ankara’da toplanan Maarif Kongresi’ne, 250 kadar erkek ve kadın öğretmen katılmıştı. Böylece ulu önder, sadece vatan savunmasında değil, eğitim alanında da kadın ve erkeği birlikte görmek istediği mesajını veriyordu. Cumhuriyet dönemine gelindiğinde, kadın eğitimine önem verilmiş, bu alanda büyük gelişmeler sağlanmış ve karma eğitim gerçekleştirilmiştir. Karma eğitimle, özellikle toplumun her alanında var olan kadın lehine cinsiyetçi soyutlamanın ortadan kaldırılması hedeflenmiştir. 
Mustafa Kemal Atatürk, kadınlarına gerekli eğitimi veremeyen bir toplumun ilerleyemeyeceği düşüncesindeydi. Bu yüzden “Bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmının göklere yükselmesinin imkânsız” olduğu gerçeğini her vesileyle hatırlatmıştır. 
Karma eğitimle; öğretim, kız-erkek birlikteliğinde daha sağlıklı oluşabilmekte; kadınların erkeklerle birlikte eğitilmeleri kadın-erkek eşitliğini yaşama geçirmekte, kaç-göçü ortadan kaldırmakta, dengeli kişilikler oluşmakta, toplumsal kaynaşma ve bütünleşme artmakta ve demokrasinin yolunu açmakta; eğitimin ve sonuçta diğer sosyal hizmetlerin maliyeti azalmaktadır.
Zafer kazanıldıktan sonra, Türk ve Yabancı gazetecilerin, M. Kemal Atatürk’e; “İşte memleketi kurtardınız. Şimdi ne yapmak istersiniz?” sorusuna cevabı çok kısadır; “Maarif Vekili olmak ve millî irfanı yükseltmeye çalışmak en büyük emelimdir” der.
3 Mart 1924 günü Mecliste kabul edilen Tevhid-i Tedrisat (Öğrenim Birliği) Kanunu, her kademedeki eğitim-öğretimin tek elden yürütüleceğini, bunun da Maarif Vekâleti aracılığıyla devlet eliyle yapılacağını belirtiyordu. Bu yasa ile okullarda kız-erkek ayrımı sonlandırıldı. Kadınların eğitim yoluyla meslek edinip toplum yaşamına katılması Cumhuriyet döneminde gerçekleştirilen en önemli dönüşümlerden biridir. 
Atatürk, Eylül 1924’te Samsun’da öğretmenlerle yaptığı konuşmada şu çok önemli teşhis ve tespitte bulunur: “Eğitimdir ki bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir toplum halinde yaşatır veya bir milleti kölelik ve yoksulluğa terk eder.”  Bir başka konuşmasında öğretmenlere hitaben; “Ordularımızın kazandığı zafer, sizin ve sizin ordularınızın zaferi için yalnız zemin hazırladı. Gerçek zaferi siz kazanıp sürdüreceksiniz ve mutlaka muvaffak olacaksınız!” demiştir. Bütün bu sözler göstermektedir ki, Atatürk, milletin gerçek zaferini eğitim ve öğretimde görmektedir. 
Dünyadaki modern eğilimler, kadının önemini aile yaşamında olduğu kadar, toplum yaşamında da artırmaya yardımcı olmuştur. Kadın, artık sadece aile ortamında çocuk bakıcısı ve ev işleri gibi sınırlandırmaları aşmış, toplum hayatının aktif bir üyesi olmak istemiştir. Kadının bu talebi, eşit eğitim koşulları ile mümkün görülmektedir. Türk Eğitim Devriminde kızların eğitimine verilen önem, kadının toplumsal hayatta hak ettiği yeri alması ve demokrasinin gerçek anlamda toplumda uygulanabilmesi açısından oldukça büyük önem taşımaktadır.

Türkiye, kadın nüfusu açısından da önemli düzeyde genç nüfusa sahiptir. Okul öncesi, ilköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretim düzeylerinde kızların oranı erkelerin oranı ile karşılaştırıldığından tüm kademelerde, kızların erkekleri geriden izledikleri anlaşılmaktadır. Benzer durum, yükseköğretim kademesinde de söz konusudur.
Türkiye’de, bütün çabalara rağmen, başta eğitim olmak üzere birçok alanda kadın ile ilgili eşitsizlikler giderilememiştir. Yani, toplumsal cinsiyet eşitsizliği, Türkiye’de pek çok alanla birlikte eğitimde de kendini göstermektedir. 2010 Türkiye Binyıl Kalkınma Hedefleri Raporu’na göre (UNDP, 2012), Türkiye ilköğretim düzeyinde cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırılması hedefine ulaşmasına rağmen, orta öğretimde eğitime devam etmeyen kız çocuklarının oranının kayda değer olduğunu vurgulamaktadır. Bunun önemli nedenlerinden biri de eğitimde 4+4+4 sistemine geçilmiş olmasıdır.
Atatürk’ün başlattığı çağdaş uyarlık düzeyine ulaşma çabaları, ne yazık ki sürekliliğini kaybetmiştir. Eğitimin her aşamasında çağın gerisinde kalmayan eğitim programlarının uygulanmasıyla bu engel aşılacaktır.

Kaynaklar
Erdem, A. R. (2011). Atatürk’ün Eğitim Liderliğinin Başarısı: Türk Eğitim Devrimi. Belgi, 2, 163-181.
Erdem, A. R. (2015). Atatürk’ün Kadına ve Kadın Eğitimine Verdiği Önem. Belgi, 9(1), 1266-1277,
Göksel, B. (1998). Çağlar Boyunca Türk Kadını ve Atatürk. Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, 14(41), 406-416.
Kayadibi, F. (2001). Atatürk’ün Eğitim Hedeflerinin Neresindeyiz? Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, (51), 561-583.
Özaydınlık, K. (2014). Toplumsal Cinsiyet Temelinde Türkiye’de Kadın ve Eğitim. Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi, 14(33), 93-112.
Seven, M. A., Engin, A. O. (2007). Türkiye’de Kadının Eğitimi Alanındaki Eşitsizlikler. Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 9(1), 177-188. 
Yaşar, O. (2007). Türkiye’de Kadın Eğitimi, Kadınlara Ait Diğer Göstergeler ve Çanakkale İli Örneği. Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, 4(1), 1-4.

Yazarın Diğer Yazıları