• Haberler
  • Sağlık
  • Türk Hematoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Özsan: 'Türkiye'nin donör hedefi 800 bin'

Türk Hematoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Özsan: 'Türkiye'nin donör hedefi 800 bin'

Türk Hematoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Güner Hayri Özsan, Türkiye'de şu anda 600 bin olan donör sayısının 800 bine çıkarılmasının hedeflendiğini açıkladı.

  • 1616

Türk Hematoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Güner Hayri Özsan, Türkiye’de şu anda 600 bin olan donör sayısının 800 bine çıkarılmasının hedeflendiğini açıkladı.
12’nci Ulusal Kemik İliği Transplantasyonu ve Hücresel Tedaviler Kongresi Muğla’nın Dalaman ilçesinde 5-7 Mart tarihlerinde yapıldı. Ülkemizde düzenli olarak gerçekleştirilen en büyük organizasyon olması yanında yurt dışındaki benzerleri arasında da en önemli birkaç toplantıdan biri olma özelliğini koruyan ‘12. Ulusal Kemik İliği Transplantasyonu ve Hücresel Tedaviler Kongresi’nde, giderek artan kemik iliği transplantasyon merkezi ve nakil sayısı yanında, bu alanda katlanarak çoğalan bilgi birikimi ve araştırmalar kongrenin önemini daha da artırırken, iki gün boyunca alanlarında uzman ulusal ve uluslararası konuşmacılar kongrede yer aldı.
Kongrede, erişkin ve çocukta kök hücre nakli konuları her yönüyle tartışılırken, bilim insanları tarafından güncel veriler sunuldu. 14 bilimsel oturumun yer aldığı kongrede, 3 kurs, 86 sözlü sunumu ve bilimsel alt komite toplantıları yapıldı. Kongrede 118 oturum başkanı ve konuşmacı görev aldı. Kongreye 500’e yakın katılımcı geldi. Kongrenin ilk günü ‘Tartışmalı Konular’ ve ‘Zor Olgular Kursu’ ile başladı. Kemik iliği nakli ünitelerinin başarısında hekimlerin yanında hemşire ve diğer çalışanların eğitimi de önemli rol oynarken, bu kapsamda bu sene 6’ncı ‘Transplantasyon Koordinatörler Kursu’ ve ‘12’nci Kemik İliği Transplantasyon ve Aferez Hemşirelik Eğitim Programı’ düzenlendi.
Kök hücre bağışçısı olmak
Son zamanlarda lösemi, Akdeniz anemisi ve kemik iliği yetersizliği gibi önemli kan hastalıklarında tam bir iyileşme sağlayabildiği için kemik iliği naklinin dünyada gittikçe artan sıklıkta uygulandığı açıklanırken, başarılı bir kök hücre nakli için hastalara uygun bir gönüllü donör (verici) bulunması gerektiği ortaya konuldu. Türkiye’de donörlerin çoğu kardeşler arasından seçildiği, diğer ülkelere göre aile içi donörlerin daha kolay bulunabildiği, uygun donör bulunamadığı durumda akraba dışı donör seçeceği araştırıldığı açıklandı.
“Dolu dolu bir kongreyi geride bıraktık”
Türk Hematoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Güner Hayri Özsan, “Bildiğiniz gibi ‘Kemik İliği Nakli Translaptasyonu ve Hücresel Tedaviler’ kongresinin 12’ncisini gerçekleştiriyoruz. Kongremizde yine ağırlık olarak otolog ve allojenik nakiller görüşüldü. Bunun yanı sıra hücresel tedaviler özellikle Car T hücre ve benzer tedaviler, başka hücresel tedavi yaklaşımları gözden geçirildi. Bu bağlamda güzel, zengin, dolu dolu bir kongreyi geride bıraktık. Bu kongrede gündemimizde entrasan bir konu daha vardı. Enfenksiyonlar bizim için her zaman önemlidir. Özellikle mantar enfeksiyonları bazı viral enfeksiyonlar. Ancak bu yıl özellikle son birkaç ay içerisinde yaşadığımız korona virüs nedeniyle Avrupa’da da yapacak olduğumuz ilik nakli kongresi de Ağustos ayına ötelendi. Demek ki Avrupa’da da bir endişe var. Hastalık İspanya ve diğer Avrupa ülkelerinde de görüldü. Çok şükür şu anda ülkemizde yok. Ancak olmayacağı anlamını taşımaz” dedi.
"Donör seçimi önemli”
Kemik iliği nakli kötü huylu hastalıklar için hematolojik ve hematolojik olmayan ve de iyi huylu hastalıklar için yaşam kurtarıcı bir tedavi şekli olduğunu belirten, Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Can Boğa, “Ancak bu tip tedavilerde en temel hedef hücre ve doku nakilleri için temel prensip donör, hasta ve kök hücre güvenliğini sağlamaktır. Bunun için Avrupa Birliği bir takım prensipler, kurallar ortaya koydu. Mümkün olduğu kadar donör güvenliğini, hasta güvenliğini ve kök hücre ürün güvenliğini sağlayabilmek için bu kurallara dikkat etmeye çalışıyoruz. Bunların önemli bir kısmı bizim ulusal mevzuatımızda da yer alıyor. Bu vesile ile donörlerin seçiminde, donör adaylarının seçiminden itibaren diğer tüm aşamaları bazı kurallara dikkat etmemiz gerekiyor. Gerek aile içi, gerek aile dışı donörlerin seçiminde bir ön değerlendirme yapılması gerekiyor. Çünkü sağlık problemi olan donörler için önceden bu donörlerin elenmesi daha sonra ekonomik ve hayal kırıklıklarının önüne geçmiş oluyoruz” dedi.
“Türkiye’de donör hedefi 800 bin”
Türkiye’de şu anda 600 bin civarında donör bulunduğunu, önümüzdeki süreçte bu sayının 800 bin civarına ulaşmasının beklendiğini belirten Türk Hematoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Güner Hayri Özsan, “Belli bir rakamdan sonra donörü çok arttırmanızın da artık çok anlam ifade etmediğini belirtmek istiyorum. Çünkü bundan sonra çok zor görülen doku grupları için gene bulma olasılığı düşük oluyor. 800 bin gibi bir donör iyi bir rakam. Gerçek donör olmak, vazgeçme oranlarının düşük olması önem taşıyor. Türkiye’de donör havuzuna baktığımız zaman aslında istenilen genç bir havuz var. Tercih edilebiliyor. Ancak beraberinde vazgeçmelerde özellikle aile yapımız gereği 25-30’lu yaşlara kadar ailenin söz sahibi olduğu durumlar var. Bazen aile ve eş kaynaklı olarak donörler vaz geçebiliyor” dedi
Türk Hematoloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Muhlis Cem Ar, “Hematolojik hastalıklar artık yavaş yavaş hematoloji dışındaki soyut organ tümörlerinde de denemeler yapılıyor. Avrupa’da 600, tüm dünyada 2 bin kadar hastaya ulaşılmış gözüküyor. Sadece bu hücresel tedaviler değil artık hücrelerin yüzeyindeki bir takım antijelleri bir takım proteinleri tanıyan ve onları bu sayede bu tümör hücrelerini bağışıklık sisteminin de tanımasını sağlayan ara moleküller ve ara ilaçlar var. Onların da bir kısmı ülkemizde var. Lösemiye karşı kullanılıyor” diye konuştu.
“Korona virüs hakkında bilgi kirliliği var”
Dünya’da yaşanan korona virüsün aslında bir fırsat olduğunu ileri süren Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı ve Sağlık Bakanlığı Korona Virüs Bilimsel Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alpay Azap, yeni çıkan bu virüse karşı en büyük sıkıntıların başında bilgi kirliliğinin geldiğini söyledi. Prof. Dr. Azap, “Burada her bir vatandaşa görev düşüyor. Bu fırsat penceresine dönüp de her bir vatandaş bu salgın hakkındaki en doğru bilgileri doğru kaynaklardan öğrenip hastalığın önlenmesi için şimdiden daha hastalık gelmeden yayılmaya başlamadan bir takım davranış değişikliklerini geliştirmesi gerekiyor. Öncelikle doğru kaynak meselesini net vurgu yapmak istiyorum. Çünkü çok ciddi bir bilgi kirliliği var. Özellikle sosyal medyada sürekli bir şeyler dönüyor. Ülkemizde görülmemesinin nedeni olarak bazı hipotezler geliştiriliyor. Mesela bizim genetik yapımızın farklı olduğu o yüzden bize hastalık tutunamayacağı gibi çok kirli bilgilere itibar etmemek gerekiyor” dedi.

Bakmadan Geçme