• Haberler
  • Güncel
  • Çıralı, yeni yılda sektörlerin acil çözüm bekleyen sorunları ve taleplerini açıkladı

Çıralı, yeni yılda sektörlerin acil çözüm bekleyen sorunları ve taleplerini açıkladı

Fethiye Ticaret ve Sanayi Odası, yeni yıl öncesinde bölgenin ticari hayatına yön veren sektörlerin fotoğrafını çekti. FTSO, COVID-19 salgını nedeniyle başta turizm ve bağlı sektörler olmak üzere tüm sektörler için zorlu geçen 2020 yılını geride bırakıp 2021 yılına girerken sektörlerin acil çözüm bekleyen sorunlarını ve beklentilerini mercek altına aldı.

  • 1070

FTSO Yönetim Kurulu Başkanı Osman Çıralı, gerek webinarlar ile ilgili bakanlara, kamu kurum ve kuruluşlarına iletilen sektörlerin sorunlarını ve çözüm önerilerini kamuoyu ile paylaştı. 2020 yılının Mart ayı itibari ile tüm dünya ile birlikte Türkiye’yi de etkisi altına alan pandemi süreci ile beraber yaşanan olumsuz koşullardan en çok etkilenen sektörlerin başında turizm sektörü geldiğine dikkat çeken Osman Çıralı, “Bu kapsamda 2019 yılında yaşanan “Thomas Cook” krizinin zararı atlatılmadan, 2020 yılında yaşanan Covid-19 pandemisi nedeniyle daha da zor duruma düşen turizm işletmelerimizin 2021 yılına daha emin bir şekilde hazırlanabilmeleri için, 1 Ocak 2019 tarihinde yürürlüğe giren “Devlet Destekli Ticari Alacak Sigortası”ndan etkin şekilde faydalanabilmeleri gerekmektedir.” dedi. 
Son yayınlanan yasal düzenlemelerde ciro sınırının arttırılması ile birlikte “Devlet Destekli Ticari Alacak Sigortası” kapsamına giren başta konaklama işletmelerinin yurtdışı satışlarının da bu kapsama alınmasının zaruri ihtiyaç olduğunu vurgulayan Osman Çıralı, sektörle ilgili şu talepleri dile getirdi: 

Kredi limitlerinin yetersizliği ve teminat sorunu
“COVID-19 salgını nedeniyle birçok sektörde işletmelere yönelik kredi destek paketleri açıklansa da birçok KOBİ’nin kredi talebi, bankalardan ‘limit yok’ cevabı ile reddedildi. Özellikle bölgemizde faaliyet gösteren küçük işletmeler banka kredilerine ulaşımda, büyük işletmelere kıyasla daha fazla sorun yaşıyor. Bölgemizde çoğunluklu olarak küçük iş hacmine sahip faaliyetlerde bulunan oteller, işletmeler ve küçük esnaf, banka kredilerinden yararlanamamaktadır. Her ne kadar bankalar da ayakta kalabilmek için KOBİ kredilerine yaklaşımını değiştirmiş ve kredi vermede daha ihtiyatlı davranmaya başlamış olsalar da, KOBİ’lerimizin de finansmana erişiminin zorlaştırıldığı bu duruma bir çözüm getirilmesi gerekmektedir. KOBİ’lerin finansmana erişiminde en önemli aracın banka kredileri olması sebebiyle bankaların kredileri değerlendirme yöntemlerinin değiştirilmesi hususu, küçük işletmelerimizin ayakta kalabilmesi açısından önem arz etmektedir.
Limit sıkıntısının yanı sıra; KOBİ’lerin finansman ihtiyaçları önündeki en büyük engellerden biri olan teminat sorunudur. COVID-19 salgını dolayısıyla gelir elde edemeyen ve önünü göremeyen küçük işletmeler; karşılamayacağı seviyede kredi maliyetleri ile karşı karşıya bırakılmaktadır.
Banka kredilerine ulaşımda yeterli teminatı olmayan işletmelerin bu süreçte ayakta kalabilmesinin mümkün olmadığı göz önüne alınarak, sistemden tamamen dışlanmalarını engelleyecek farklı kredilendirme sistemleri ile desteklenmeleri gerekmektedir. 


Turizm Devlet Destekli Ticari Alacak Sigortası kapsamına alınmalı
Ülkemizin bacasız sanayisi olan turizm sektörü, getirdiği döviz hacmi ile ekonomimiz açısından önemli bir yer tutmaktadır. 2020 yaz turizm sezonunda birçok işletme kısıtlamalar kapsamında kapalı kalmış daha sonraki açıklamalar ile turizm işletmeleri kısa bir süre de olsa faaliyetlerini sürdürebilmiştir. Uluslararası tedbirler kapsamında sınır geçişlerinin uzun dönem kısıtlandığı bu dönemde yerli misafirler turizm işletmelerine nefes aldırmıştır. Pandemi nedeniyle zor günler geçiren turizm işletmelerinin alacaklarını teminat altına almak ve ülkeye döviz girdisini sigortalamaktır. Sektör alacaklarının “Devlet Destekli Ticari Alacak Sigortası” kapsamına alınmalıdır. 
Yine turizm sektöründe ülkemize turist getiren seyahat acenteleri, hava yolu şirketleri, tur operatörleri de zor günler geçirmektedir. Turizmin tedarikçisi konumunda bulunan işletmelerde yaşanan olumsuzluklar ve tahsilat sorununun sonucu direk olarak misafir ağırlayıcı konumda olan konaklama tesislerini, seyahat acentelerini ağır şekilde etkilemektedir. 
Önümüzdeki yıllarda da salgın hastalık, ülkeler arası ilişkiler, küresel krizler, döviz kurunda yaşanan dalgalanmalar vb. sebeplerle yaşanan sorunlarda turizm işletmelerimizin en az sorun yaşaması için yapmış oldukları satışları, kesmiş oldukları faturaları sigortalatmaları büyük önem arz etmektedir.

Turizm bölgelerinde ve sektörde aşılamaya öncelik verilmeli
Covid-19 salgını ülkemizde de etkilerini en ağır şekilde göstermektedir. 2020 yılında yaşanan zorlukların 2021 yaz turizm sezonunda yaşanmaması adına Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Sağlık Bakanımızın açıklamış olduğu şekilde Nisan ayında başlaması öngörülen aşılama çalışmalarında turizm sektörüne öncelik verilmelidir. Başta sağlık çalışanlarımız ve eğitim kurumlarımız olmak üzere birinci derece önemli kamu ve askeri personel sonrasında ülkemize en önemli döviz girdisini sağlayan,  bacasız sanayi olan turizm sektöründe faaliyet gösteren işletmelerimizin (konaklama, seyahat acenteleri, tur firmaları vb.) personellerinin aşılanması büyük önem arz etmektedir.
Özellikle yurt dışından gelecek olan misafirlerimiz için; pazar ülkelerin belirledikleri güvenli koridorda yer almak adına başta Kültür ve Turizm Bakanlığımızın desteği ile Sağlık Bakanlığımızca yürütülecek aşılama faaliyetleri için desteklerini bekliyoruz. 

Güvenli turizm sertifikasında uygunsuzluk cezaları sorunu
Güvenli Turizm Sertifikası sektör açısından gayet yerinde bir uygulama olmakla birlikte, bazı koordinasyon eksikliği kaynaklı sıkıntıları da beraberinde getirdi.  Öyle ki, işletmelere Turizm ve Kültür Bakanlığı tarafından Güvenli Turizm Belgesi vermekle yetkilendirilmiş kurum ve kuruluşlarca belgelendirilen bazı işletmelerimize, eksiklik/uygunsuzluklar bulunması nedeniyle yine Kültür ve Turizm Bakanlığı kontrolörleri tarafından cezalar yazıldı. Sonuç olarak, akredite olan bu firmalar Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yetkilendirilmiş. Halbuki asıl öncelik ceza yazıp uygulanmasından ziyade; ziyaretçilerimizin sağlığı ve hijyeni açısından işletmelerimizin ilk defa yönettikleri bu süreci doğru yönetip yönetemediklerine, eksiklikler/yanlışlar olması halinde doğru yönlendirilmelerine olanak sağlayacak şekilde uyarmak olmalıdır.
Ayrıca, bu süreçte en azından 2020 sezonu içinde kesilen cezaların da indirimi veya ertelemesi, eğer mümkün ise iptalini talep ediyoruz. 

HES kodu sorgulama sisteminin altyapısı ile ilgili sorunlar
Birçok alanda uygulamaya geçirilen ve COVID-19 sürecinde yoğun bir şekilde kullanmaya başladığımız bir uygulama olarak HES kodu sorgulama sistemi sık sık devre dışı kalmaktadır. Bu da özellikle otellerde ziyaretçilerin resepsiyon önünde uzun süreli beklemelerine sebep olmakta; hem ziyaretçilerin hem de işletme çalışanlarının sağlığını riske atmaktadır. HES kodu sorgulama sistemine yönelik altyapısal sorunlar bir an önce giderilerek sistemin sorunsuz işleyişi sağlanmalı, otellerde kullanılan kimlik bildirim sistemi ile entegre edilmelidir. Bu sayede ziyaretçilerimizin resepsiyonda uzun süreli beklemelerinin önüne geçilerek, hem ziyaretçiler hem de işletme çalışanları açısından daha sağlıklı ve güvenli bir ortam oluşturulabilecektir.

İnşaat sektörünün talepleri
Bölgemizde faaliyet gösteren inşaat firmaları, yaz turizm sezonunun bitmesi ile birlikte en yoğun oldukları döneme girdi. Covid-19 salgını sebebiyle küresel ticarette yaşanan krizle birlikte, dövizde yaşanan dalgalanma inşaat sektörünü de olumsuz etkiledi. Sektörde ham madde tedarikinden sorun ciddi yaşanıyor.
İnşaat sezonunda kum, tuğla vb. ham maddelerin tedarikinde sorun olmakla birlikte dövizdeki dalgalanma sebebiyle stokçuluk yapılmasından şikâyet edilmektedir. Bu kapsamda piyasa araştırmaları ve gerekli durumlarda uygulanacak denetimler büyük önem arz etmektedir.
Öte yandan mevcutta uygulamada olan ve yapılan değişiklilerle 31 Aralık 2020 tarihi sonuna kadar uygulaması ertelenen Otopark Yönetmeliği’nin, planlı arsalarda uygulama sıkıntısı yaşanmasına neden olacaktır. Mevcut planlı arsalarda otopark yol ve yeşil alan olarak Ortak Kullanım Payı (OKP) alınmış ve 5m çekme sınırı içerisinde otopark işinin çözülememesi büyük sorunlara neden olmaktadır.
İnşaat sektöründeki diğer önemli bir sorun da, bir projede birden fazla proje müellifi ve yapı denetim müellifi olmasına rağmen şantiye şefliği konusunda teknikerlerin kabul edilmemesi ve her müellifin sınırlı sayıda şantiye şefliği yapabilmesi sebebiyle hem maddi açıdan hem de personel bulunamaması nedeniyle sıkıntılara neden olmaktadır. Bu noktada şantiye şefliğinde teknikerlerin de kabul edilmesi büyük önem arz etmektedir.

Ayrıca mevcut uygulamada yapı denetim firmaları için oluşturulan bölgesel havuz uygulaması nedeniyle sırasında yoğunluktan dolayı işlerin yavaşladığı sektörün malumudur. Bölgemiz dağlık bir bölge olmakla birlikte ilçeler arası uzaklıklar 4 saati aşan süreleri bulabilmektedir. Bu sebeple bölgesel havuz uygulaması yerine ilçeler özelinde oluşturulacak yapı denetim havuzlarının daha uygulanabilir olacağı değerlendirilmektedir.

Bölgemizin inşaat sektörüne yönelik gündemdeki sorunlarından biri de, 30 Ekim’de yaşanan İzmir depremi ile daha da önemli ve görünür hale gelen kentsel dönüşüm kredisi konusudur. Birinci derecede deprem bölgesi olan Fethiye, olası küçük çapta bir depremden bile çok fazla zarar görebilecek yapıya sahiptir. Bölgemizin deprem bölgesi olması, bataklıkların doldurularak üzerine konut inşa edilmiş olması, yapılan konutların da çoğunlukla depreme dayanıklılıkta yetersiz kalması, yaşayan halkı riske sokmakta ve halk psikolojisini olumsuz etkilemektedir.

İçinde yaşadığı konutları uygun sistemler ve ilgili kamu kurum/kuruluşlarınca desteklendiği zaman değiştirmek ve/ya yenilemek isteyen halk, kentsel dönüşüm kredileri sağlanmadığı için bunu kendi başına başarmakta zorluk çekmektedir. Bu kapsamda daha önceki senelerde Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca; riskli yapılarda oturan kiracı veya ayni hak sahiplerine, konutlarını yeniden inşa etmek isteyen hak sahiplerine, konutları riskli yapı olarak tespit edilen ve farklı bir konut almak isteyen maliklere sunulan kira yardımı, uygun kredi faiz desteği, vb. gibi yöntemlerle destek sağlanmıştı. Şimdi de tekrar benzer bir uygulama ile afet riski altındaki yapıların dönüştürülmesini öngören 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun kapsamında sektör adına yeni krediler ve bölgesel kira destekleri çıkarılması talep ettik.
 

Maden sektörünün talepleri
Covid-19 salgını pek çok sektörü etkilediği gibi bölgemiz için önemli bir gelir kaynağı olan maden sektörüne de olumsuz yansımıştır. Ülke çapında 2020 yılı Nisan ayında madencilik ve taş ocakçılığı sektörü endeksi bir önceki yıla göre ise % 14,5 oranında küçülmesi, bölgemiz firmalarını da olumsuz etkilemiştir.
Ege İhracatçılar Birliği verilerine göre 2019 yılında Fethiye’den ihraç edilen ürünler arasında madencilik ürünleri ikinci sırada gelmektedir. Ancak bölgedeki firmaların ihracatında; başta en büyük pazar Çin olmak üzere; özellikle yılın ilk altı ayında daralma yaşamıştır. Yine iç piyasada çeklerin vadelerinin uzaması ve talepte gerileme sebebiyle satışlarda gerilemeye yol açmıştır.
Diğer taraftan maden sektörü toplu çalışma yapılan bir alan olduğundan üretim ayağında salgın sebebiyle üretim yavaşlamıştır. Tüm bu hususlar göz önüne alındığında maden ruhsat bedellerinin yapılandırılması ve ilk taksitlerinin 6 ay ötelenmesi maden sektörüne önemli bir destek sağlayacaktır.

Eğitim sektörünün talepleri
Yüz yüze eğitime kısa bir süre aralıklı olarak izin verilse de son açıklanan genelge ile 31 Aralık 2020 tarihine kadar ara verilmesiyle eğitim sektöründe de sorunlar yaşanmaya devam ediyor. Eğitim işletmelerinde kısa çalışma ödeneğinin okulların açılacağı tarihe kadar uzatılması ve ödeneğin hali hazırda çalışan tüm personelleri kapsayacak şekilde geliştirilmesi gerekmektedir. Ayrıca kısa çalışma ödeneği uygulanan zamanların SGK prim gününe dahil edilmesi eğitim personeli için de büyük önem arz etmektedir. 

Eğitim kurumlarının giderlerinin desteklenmesi kapsamında; SGK ve vergi borçlarının bir yıl ötelenmesi, eğitim uzaktan devam etse de işletme giderleri devam ettiği için başta kira olmak üzere kurum giderlerine destek verilmesi sektörümüzün talepleridir. Ayrıca uzaktan eğitim gerçekleştirildiği için kurumlar eğitim aidatlarını tahsil edememekte ve veliler ile karşı karşıya gelen sektör temsilcileri nakit ihtiyaçlarının karşılanması adına devlet tarafından öğrenci başına eğitim ücret desteği uygulanmasını talep etmektedir. 

Bu noktada eğitim kurumlarının ticari hayatlarına devam edebilmesi ve finansman ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri adına “Özel Eğitim Destek Paketi” olarak KGF kefaleti ile bir yıl ödemesiz en az iki yıl vadeli faizsiz kredi sağlanması öncelikli ihtiyaçtır.

Öte yandan pandemi süreci ile özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinin kapalı kaldığı sürede; yüz yüze özel eğitim ve rehabilitasyon hizmetlerinin kesintiye uğramış olması, çocuklarda çok ciddi uyum ve kazanım kayıplarına neden olmuştur.

Pandemi döneminde özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerin zorunlu olarak kapalı kalması özel gereksinimli bireyler, aileleri, çalışanları ve kurum işletmecilerini çok ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmıştır. Hiç arzu edilmemekle birlikte, gerek genel toplum sağlığına dönük tehditlerin oluşması, gerekse olası doğal afetler durumda, tıpkı normal örgün eğitim faaliyetlerinin uzaktan eğitim ile sürdürüldüğü gibi özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerindeki destek eğitim faaliyetlerinin de online olarak sürdürebilmeleri yönünde gerekli mevzuat ve altyapının oluşturulması ve desteklenmesi ciddi bir ihtiyaç haline gelmiştir.”

Bakmadan Geçme