ÖZÜR DİLERİM KÖYÜM
Sevim Tutar Arıcak
- 744
Yürüyoruz dikenlerin içinde kanla karışık
Güneş bakar yüzümüze gözünü kısıp
Yabancı değil bize taşlı tarlaların tokadı
Toprakla geçirdik akşamı sabahı
Bize bakar karşı kayaların yüzü
Mert olur yiğit adamın sözü
Sabana sürmüş baba Ali öküzü
Ezdirmemiş kimseye bu öksüzü
Evlat saymaz ise anayı babayı
Ben yarattım sanır dünyayı
Hiç kendisinde bulmaz kabahati
Geçemez duasız bu yolları
Yürürdüm elimde atın yuları
Daha küçükken ezberledim bu yolları
Denk edip ata sarardık sarmayı
Anam düşürmüş dile bozlağı
Meşelikte bulurduk sarı otları
Arapsaçına katıp kavururduk bozalakları
Kızılenden kazardık katırtırnakları
Tencerede ekşili sarımsaklı eşek turpları
Kazıp kazıp yerdik bazı otları
Tatlıya sayardık akdutları
Yıl yıl yeniden yapardık tarhanayı
Açıkçası hiç de dert etmezdik fıkaralığı
Yine filizlendi bak köyümün bağları
Yeşerdi dal dal ağaçları
Çiçek açıp süslendi sokakları
Çiçeğe uçtu yeniden arıları
Yaralanmış da ağlar Babadağ’ı
Sevmez başındaki kalabalığı
Devirmişler eteklerinden katranı çamı
Delik deşik yaralı
Ağlıyor çocukluğumun baş eğmez dağı
Gönlüme düşer acı ile ağıtı
Kim yazmış bu fermanı kâğıdı?
Kırıldı bağrında dalı budağı
Ellenmezdi çocukluğumda taşı ağacı
Anladık ki kimse duymaz bu feryadı
Nereye kondurur şimdi kekik yuvayı?
Taş ağladı ağaç ağladı, dal ağladı
Dalında kuşlar, yusufçuklar ağladı
İnsanlar böyle kirletirler doğayı
Ben yarattım sanırlar dünyayı
Yerinden oynatırlar taşları
Söküp söküp de öldürürler ağaçları
Yuvasız ötmez olur bu dağın bütün kuşları