Seval Kurnaz

Masal masal içinde

Seval Kurnaz

  • 1885

Bir varmış bir yokmuş,Evvel zaman içinde,kalbur saman içinde diye başlanır söze.Götürür bizi geçmişimize.Masallar diyorum.Bilinmeyen bir yer ve zamanda geçen, hayal ürünü kısa anlatı ürünleri.
26 şubat,Dünya  masal anlatma günü olarak kutlanıyor.Amaç masal ve masal anlatacılığına dikkat çekmek.
Masal anlatma ve dinleme bizim hiç de yabancısı olduğumuz bir konu değil.Kadim kültürümüzde masallar çok önemli bir yer kaplıyor. Masallar yüzlerce yılda oluşmuş Halk Bilim  örnekleridir.Gerçeküstü olay ve kahramanlarla,İnsanı özgürleşitiren bir büyüsü var. 
Bizim kuşak büyüklerinden dinlediği masallarla büyüdü.Bizim çocukluğumuz sadece radyonun olduğu,ekranın olmadığı bir döneme rastladı. “Sözlü Kültür” geleneğinin yaşandığı ve yaşatıldığı dönemdi tam anlamıyla.Masal diyarlarına yaptığımız yolculuklar,oturduğumuz yerde bizi, Kaf Dağı’ndan aşırıp geri  getirirdi.Zengin Türkçemizle Masalların büyülü dünyasında hem eğlenir,hem öğrenirdik.Masallarla,atasözlerimizi,deyimlerimizle tanıştık ve onları yerli yerinde kullanmayı öğrendik.İyiyi,güzeli,doğruyu dinleyip,hayal ederek içselleştirdik.Birlikte yaşam kültürünü öğrendik.
Masallarda deneyim vardır.Kıssadan hisselerle bu deneyimler yeni kuşaklara anlatılıyor aslında.Artık "akıl vermek" modası geldi de geçti bile sanki.Deneyim giderek daha az aktarılıyor.Kendimize ve başkalarına verilecek aklımız pek yok sanki.
Modernleşme süreci ve teknolojik dönüşüm ile birlikte,hayatımızdaki  bütün bu değerler yavaş yavaş azalmaya başladı. Teknolojinin hayatımızın  merkezine tam olarak oturduğunu söylemek,sanırım yanlış olmaayacak Televizyon ve bilumum ekranın hayatımımıza geç girmesinin,hep bir eksiklik olduğunu düşünürdüm..Çağımız iletişim çağı olarak adlandırılıyor.Ancak,burada kast edilen teknoloji aracılığı ile iletişim mmidir?Bunun üzerinde biraz düşünmemiz gerekiyor. Artık hikayelerimizi sosyal mecralarda oluşturup,anlatıyoruz.İçeriğini de görsellerle destekliyoruz. 

Çok bildiğimiz bir Atatsözümüz vardır hani.Hayvanlar koklaşa koklaşa,insanlar konuşa anlaşır diye. Dünyada yedibine yakın dilin konuşulduğu tespit edilmiş.Maalesef Bu dillerin pek çoğu,hızla yokolmaya doğru gidiyor.Dil,duygu düşüncelerimizi ifade edebilmenin en güçlü aracı. Dili kullanmakla  sadece harfler ve sembolleri kullanmış olmuyoruz.Kullandığımız sözcükler dilimizden dökülürken,onları  jest ve mimiklerle destekliyoruz.Yani duygularımızı onlarla aktarıyoruz.Yani bedenimizle  de dilin ifadesini destekliyoruz. Kullandığımız sözcük sayıları gündengüne azalıyor.Sonuçta da,Duygularımızı düşüncelerimizi fikirlerimiz ifade etmekte zorluk yaşıyoruz. Anlatma ve dinleme becerilerimiz kayboluyor.
Artık,ekranda konuşmayı yeğliyoruz.Aile içindeki sohbetlerimiz yok oluyor.Hikayelerimizi en yakınımızdakilere bile anlatmıyoruz.Anı yaşamak çok önemseniyor biliyorsunuz son dönemde.Anı yaşayalım,tadını çıkaralım tamam da,anı belgeleyelim telaşındayız.Anı belgelemeye çalışırken anı yaşamayı bile gözden kaçırır durumdayız sanki.
Bu yüzden de son zamanlarda çocuklara masal ve masal anlatıcılığı konusuna dikkat çekilmeye çalışılıyor.Çocuklarımıza kendi hikayelerimizi anlatalım.Çocukluğumuzda okuduğumuz veya bize anlatılan hikayeleri masalları anlatalım. Yazar Ahmet Ümit’i tanırsınız.Son dönemin başarılı romancılarımızdan.Bir söyleşide dinlemiştim.Büyüklerinden çok masal dinlediğini anlatmıştı.Çocuklarımızda dinleme ve anlama,anlaşma becerilerinin kalıcı olması olması için,biz de  
“Develer tellal iken,pireler berber” iken diyelim.
İnsanlığın yüzyıllardır  ilk öğreticilerinden olan Masal,dilerim ki hayatımızdan hepten yok olup gitmez.Geçmişe götürüp,geleceğe taşır bizleri.
Öyleyse ben de bu haftalık; "Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine," diyeyim.


 

Yazarın Diğer Yazıları