Seval Kurnaz

Başka dünya yok!

Seval Kurnaz

  • 2535

Yaşlı dünyamızın bazı duyarlı insanları 70’li yıllarda bir araya gelmişler. Yaşadığımız çevre çok kötüye gidiyor deyip, Dünyanın gidişatı ile ilgili bir şeyler yapma kararı almışlar. Sonuçta, her Haziran ayının 5.günü ‘‘Dünya Çevre Günü’ ’olarak kabul edilmiş. Amaç dünyayı ve insanlığı tehdit eden, çevre sorunlarını görmek ve göstermek. Küresel boyutta, ülkelerin karar alıcı ve uygulayıcılarını bir araya getirmek. Dünyamızı tehdit eden sorunlarla ilgili acil kararlar almak ve ortaklaşa uygulamak.  
Çevre konusundaki çaba ve çalışmalar yeni gibi görünse de, çevre sorununun tarihi eskilere dayanıyor. Malum sanayileşme çağına girince, fabrikalar için çok insan gerekti. Kırlarda, köylerde, doğal çevrede yaşayan insanlar kentlere göçtü. Kentlerin nüfusu hızla arttı. Her şey artarken, çevre sorunları da arttıkça arttı. Çevre kirlenmesi de bu sorunların en başındaki yerini aldı.
Bütün bunların öncesinde kullandığımız her şey toprak, ağaç veya doğada ne varsa ondan yapılırdı. Doğa ile bir kavgamız yoktu, hatta çok güzel de bir dostluğumuz vardı. Her şey biz insanlar için bilincine(!),daha ulaşmamıştık o zamanlar. Üzerinde yaşadığımız gezegenle ilgili bir derdimiz de yoktu. Sanırım Dünyamızın da bizden bir şikayeti yoktu. Ne zaman ki sanayileşelim dedik, her şey birbirine karıştı. Şimdi de işin çinden çık çıkabilirsen. 
Kapımızın önünü süpürme alışkanlığımız vardı eskiden. Mahalle kültürümüzün en güzel örneklerindendi. Herkes kapısının önünden, yani yaşadığı yer ve çevresinden sorumlu olurdu. Kimse kimseye bir şey hatırlatmazdı bu konuda. Zaman şimdi o zaman değil. Tamam, ama yaşadığımız yer ve zaman değişse de biz insanların temel ihtiyaçlar aynı değil mi? Asıl değişen alışkanlıklarımız, davranışlarımız.
Şimdi nasıl mı davranıyoruz? Çöplerimizi çöp kutusuna atmak bile bize zor gelir oldu. Temizlesinler, toplasınlar işleri ne, demek midir? Bu alışkanlığımızın sebebi. Bilmek gerçekten zor. 
Dünyamız aynı hızla dönüyor amibiz tam gaz koşturuyoruz hiç bakmadan çevremize. Hepimiz sadece ben ve benim ihtiyaçlarım, isteklerim diyoruz. Güzelim Doğamızı korumak bir yana, kullandıkça tüketiyoruz. Açıkçası payımıza düşen düşmeyen ne varsa bizim için olmalı diyoruz. 
Kabul edelim, her şeyi devletten bekleme gibi bir alışkanlığımız var bizim. Üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeyip, hep başkalarından bekleme alışkanlığı. Başımız sıkıştığında, nerde bu devlet, nerde bu millet deriz. Aslında devlet de, millet de biz değil miyiz?
Herkes kendi sorumluluğunu yerine getirse, sorunlar olmayacak zaten. Yoksa bu Dünya bizi taşımayacak. Başka Dünya yok. 
Bu konuda söylenecek ve yapılacaklar çok tabii. İsterseniz, sözü daha fazla uzatmayalım. Nasrettin Hocamızın dediğini diyelim. Bindiğimiz dalı kesmeyelim! 
 

Yazarın Diğer Yazıları