GEBELİK ZEHİRLENMESİ (PREEKLAMPSİ) ERKENDEN SAPTANABİLİR Mİ?
Serdar Kaya / Sağlık Olsun
- 1443
Preeklampsi, gebeliğin son yarısında veya doğum sonrası yeni başlayan hipertansiyon ve proteinüri ’dir; veya gebeliğin son yarısında veya doğum sonrası yeni başlayan hipertansiyon ve de (proteinüri olsun veya olmasın) önemli son organ disfonksiyonu ile karakterize multi sistemik ilerleyici bir hastalıktır. Erken doğum, gelişme geriliği, sistemik organ hasarı, nadiren anne ve bebek kaybı dahil çok sayıda riskleri içerebilen heterojen bir hastalığı tanımlar.
Hastalığın oluşumu erken gebelikte ortaya çıkar ve anatomik olarak maternal spiral arterlerin plasental bölgede anormal yeniden şekillenmesi ile karakterize edilir.
PREEKLAMPSİ ÖNGÖRÜLEBİLİR Mİ?
Preeklampsi geliştirecek bireyleri geliştirmeyecek olanlardan ayırt etmek için çok çeşitli laboratuvar ve görüntüleme testleri önerilmiştir. Lakin Preeklampsi için yüksek risk durumu genellikle obstetrik ve tıbbi risk faktörlerine dayanmaktadır. Bir hastanın preeklampsi geliştirme risklerini değerlendirmek için ayrıntılı bir tıbbi öykü alınmalıdır.
Geçmişte preeklampsi öyküsü, gebelik öncesinden var olan hipertansiyon, gebelik öncesinden var olan diyabet, çoğul gebelik, kronik böbrek hastalığı; ve antifosfolipid sendromu, ve sistemik lupus eritematozus gibi bazı otoimmün hastalıklar preeklampsi gelişmesi açısından en yüksek riskli hasta grubunu oluşturmaktadır. Bu hastalara ekstra daha fazla dikkat edilmelidir.
Spesifik anne özellikleri, Doppler ultrason bulguları ve kandaki biyobelirteçler, artan preeklampsi riski ile ilişkilidir. Pro-alerjenler ve anti-anjiyojenik faktörler gibi serum biyobelirteçleri içeren laboratuvar testleri ve uterin arter Doppler velosimetrisi görüntülemenin kullanıldığı tarama methodları ise herkes içim uygun değildir. Uterin arter Doppler analizinin artmış preeklampsi riski taşıyan hastaları tahmin edebildiğini gösterse de yanlış pozitif oranı oldukça yüksektir ve rutin tarama kullanılmaz.
Laboratuvar ve görüntüleme testleri erken gebelikteki sonuçlarının, preeklampsi geliştirecek olan hastaları saptamada tüm gebelere uygulandığında pozitif öngörü değeri düşüktür ve genel obstetrik popülasyonu taramak için uygun değildir. Yani; eğer herkese uygulanırsa bu durum çok fazla sayıda gebeyi aşırı kaygıya ve de fazladan tedavilere sokmak anlamını taşıyabilir.
Risk faktörlerinin değerlendirilmesine ek olarak, hastalığın erken klinik tespiti önemlidir. Tüm gebe hastalar, her doğum öncesi ziyarette preeklampsi kanıtı açısından tansiyon ve idrar protein takipleri ile izlenmelidir. Seçili hastalarda kanda trombosit sayısı, kreatinin konsantrasyonu, karaciğer fonksiyon testleri de yapılmalıdır.
Preeklampsi geliştirme riski yüksek olan hastalar için, gebelik yaşının, başlangıç kan basıncının ve trombosit sayısı, kreatinin konsantrasyonu, karaciğer fonksiyon testleri ve gebeliğin erken döneminde idrar proteini tahmini gibi temel laboratuvar değerlerinin belirlenmesi, preeklampsiyi, benzer klinik ve laboratuvar bulguları ile ilişkili altta yatan hastalıklardan ayırt etmede; gebeliğin ilerleyen dönemlerinde yardımcı olabilir.
Erken tanı, uygun yönetimi sağlayarak (örneğin, fetal akciğer olgunlaşması için antenatal kortikosteroidler, şiddetli hipertansiyonun tedavisi, nöbetleri önlemek (için magnezyum veya erken doğum gereksinimi) sağlayarak maternal ve perinatal sonuçları iyileştirebilir.
PREEKLAMPSİ ÖNLENEBİLİR Mİ?
Preeklampsi gelişme riski yüksek olan hastalar, preeklampsi ve buna bağlı maternal ve perinatal morbidite ve mortaliteyi azaltabileceğinden, ilk trimesterin sonunda başlayan düşük doz asetil salisilik asit alınmasından fayda görebilir. Hastalığa yakalanma riski yüksek olan hastalara ise ikinci ve üçüncü trimester boyunca uygulandığında preeklampsi riskini azaltmada bazı yararları olan tek ilaç olup; Preeklampsi hastalarındaki büyüme geriliği ve erken doğum riskinde de bir azalma sağlayabilir.
Aşırı kilolu obez hastalar hamilelikten önce kilo vererek preeklampsi gelişme riskini azaltabilirler. Bariatrik cerrahi, şiddetli obezitesi olanlar için bir seçenek olabilir.
Gebelikte aşırı kilo alımına dikkat etmek ve iyi bir kan şekeri regülasyonu da önemlidir.
Tüp bebek ve yumurtlama tedavileri gibi infertilite tedavisi alanlarda ise çoğul gebeliklerden kaçınmak; hem preeklampsi önleme açısından hem de erken doğum, prematürite ve intrauterin gelişme geriliği dahil çok sayıda maternal ve fetal komplilklasyonun önlenmesinde önemlidir.
Antifosfolipid sendromu (APS), da ciddi erken preeklampsi gelişimi ile ilişkilidir. Antifosfolipid antikorları için genel obstetrik popülasyonun taranması yararlı değildir. Açıklanamayan bebek kaybı veya büyüme kısıtlaması veya şiddetli preeklampsi veya diğer plasental yetmezlik kanıtları ile ilgili bebek kaybı öyküsü olanlarda, dekolman plasenta ayrılması öyküsü olanlarda,; antifosfolipid antikorları (aPL) için laboratuvar testleri bakılmalıdır. Bu hastalar da, yakın izlem ve düşük doz asetil salisilik asit alınmasından fayda görebilir.
İleri yaş gebeliklerinde ve hiç doğum yapmamış olanlara da preeklampsi açısından dikkat edilmelidir.
Sonuç olarak: Tüm gebeler, preeklampsi için risk faktörleri açısından gebeliğin erken döneminde değerlendirilmelidir. Yüksek risk durumunu, genellikle obstetrik ve tıbbi risk faktörlerine dayanmaktadır ve bu hastalar preeklampsi gelişme ihtimali açısından tansiyon, idrar, labaratuar takipleri, ultrason ve doppler parametreleri açısından da çok daha yakın izlenmelidir.