SONSUZ AŞKIN YOLU…
Psikolog Saadet ELEVLİ
- 119
Yunan Mitolojisi’ne göre, Tanrıların kralı, göklerin hâkimi Zeus ilk başta insanları dört kollu, dört bacaklı, bir kafada iki ayrı yüzü olan, sırtlarından birbirlerine yapışmış şekilde ve her insanı çift olarak yaratmıştır. Bu insanlar çifter çifter mutlu ve keyifli şekilde yaşamlarını sürdürürken tanrıları Zeus'a şükretmeyi unutmuşlardır. Zeus insanları bu davranışlarından dolayı uyarmıştır, ancak bu uyarıyı dikkate almamışlardır. Bunun üzerine Zeus kendisini unutan insanlara, krallığına yakışacak bir ceza vermek ister. Zeus, bakanların gözlerini kör edecek kadar parlak kılıcıyla insanları ikiye böler. Bazı kaynaklarda şimşeğiyle ayırdığı da söylenir. Böylece Zeus dört kollu, dört bacaklı, birbirine yapışık iki insanı ikiye bölerek sadece bedenlerini değil, aynı zamanda ruhlarını da ikiye bölmüş olur. Zeus, ikiye ayırdığı bu insanları, birbirlerini kolayca bulamasınlar diye, her birini farklı yerlere fırlatır. Böylece Zeus, ömürleri boyunca insanları ömürleri boyunca birbirlerini aramaya mahkûm eder.
O günden sonra artık yeryüzünde her insandan iki tane var olur, yani birbirinin eşi olan iki parça insan, tek bir parça insan olarak dünyanın farklı yerlerine dağılır. Zeus insanları diğer parçalarından ayrı yaşamakla lanetleyerek, ömürleri boyunca ruh eşlerini aramaları için onları cezalandırır. İşte halk arasında ruh eşini bulmak ve ya da diğer anlamda aşkı bulmak olarak tarif edilen kavramın doğuşu yunan mitolojisinde bu şekilde anlatılmaktadır.
Bilimsel bir çerçeveden bakıldığında farklı kuramcılar farklı tanımlamalar yapmışlardır. Freud aşkı cinselliğin yüceltilmesi olarak, Harlow bağlanma davranışı olarak, Fromm ilgi, sorumluluk, saygı ve anlayış olarak tanımlamıştır. Tennoy ise aşkı bilişsel süreçleri devre dışı bırakan, geçici bağımlılık ve sevilen kişiye yönelik bedenin verdiği duyarlı tepki olarak tanımlamıştır.
Emotion adlı bir dergide yayınlanan bir araştırmaya göre, başkalarına iyi ve nazik davranmak sosyal anksiyete bozukluğu olarak adlandırılan kaygı rahatsızlığının tedavisinde etkili olabiliyor. Normalde tanımadığınız birine aşk mektubu yazmazsınız. Ama mezuniyetinden sonra New York'a yerleşen Hannah Brencher'ın depresyonla baş etmek için bulduğu yol aşk mektubu yazmak olmuş. Bunun kedine iyi geldiğini deneyimleyen Hannah'nın daha çok aşk mektubu yazılması için kampanya başlatmış, rastgele nezaket ve sevgi gösterilerinin, hem alan, hem verenlerin sağlığına iyi geldiğini savunmuştur.
Hiç tanımadığı birine hayali aşk mektupları yazmanın birey üzerinde iyileştirici ve iyi hissettiren etkisi düşünüldüğünde, gerçekte var olan birine bu mektupların yazıldığı düşünüldüğünde…
Murathan Mungan’ın dediği gibi;
Ölüm, aşk kadar büyük müdür bilinmez
Ama aşkın büyüklüğü, ölüm kadar kesindir.
Aşkın insan üzerindeki bu kadar büyük etkisi, Zeus’un kılıcıyla ikiye ayrılan insanın, diğer yarısını bulmuş olmasından mı (çoğu zaman bulduğu yanılsaması) gelir bilinmez ancak, bilinen bir gerçek var ki, bu duyguyu deneyimlemenin birey üzerinde yarattığı ektinin ölüm kadar kesin ve gerçek olduğudur. İnsan doğasından ve doğadan kaçamaz. İnsan doğası gereği bir diğeri ile bir araya geldiğinde kendini bir bütün hissedebilir, o bütünün bir parçası olduğunu hissettiğinde kendini anlamlı hissedebilir. Bir bütünün parçası olabilmek için de, öncelikle kişinin kendi parçasını tanıması ve kendini bilmesi gerekir.
Aşkın geçici bir kavram olduğuna dair inancın kökeninde, kendini bilmeden, bütünün parçası olmaya çalışma çabası yatmaktadır. Çünkü, kişi kendini bilmeden, kendine ve diğerine iyi gelecek bir bütünün parçası olamaz. Bütüne çıkan yollar, eksik beliklerden geçmez!
Bu sebeple her insanın inanmak istediği sonsuz aşk kavramına ulaşmanın yolu, bireyin önce kendini tanıması, kendini anlaması ve bilmesi, kendini ve duygularını kabul etmesi, kendini sevmesinden geçer. Böylece kendini bilen, tanıyan ve seven insan, kendini bütün yapacak parçayı doğru tanıyabilir ve anlayabilir ve onu gerçekten sevebilir.
Zeuz’un kılıcı ile dünyanın bir ucuna fırlatılan ruh eşini bulmanın ve sonsuz aşkı yaşantılamanın yolu, önce kendini bulmaktan, kendini olduğu gibi kabul etmekten, kendini sevmekten geçer… Kendi parçasını tanıyan ve bilen, kendini bütün yapacak, diğer yarısını tanıyabilir ve bulabilir…