Prof.Dr.Ercan BALDEMİR

Özel okul soygunları

Prof.Dr.Ercan BALDEMİR

  • 1489

Geçen haftaki yazımda, bana çok sorulduğu için, üniversite tercihleri ile ilgili fikir ve önerilerimi yazmıştım. Yazıdan sonra yaşadığım bir olay, bu hafta da bu konu üzerine yazmama neden oldu. 
Bana üniversite tercihi soranlara cevabım hep sevdiğiniz, yapmaktan mutluluk duyacağınız alanı seçin. Çünkü geri kalan ömrünüz bu meslekte geçecek şeklindeydi. Hala da düşüncem budur. Ama tercih yapacak gençlerde gördüğüm en büyük problem bilinçsizlik. Bir bakıyorsunuz mühendislik mi yazsam acaba dan neredeyse hukuka kadar gelen bir kararsızlık var. Sanki amaç meslek sahibi olmak değil de, dört yıllık bir üniversite okumak gibi. Sebep tabi ki tatmin. Sonrası önemli değil. Mesele mühendis olmak, avukat olmak, psikolog olmak. Elbette hak veriyorum bu isteklere. Benim burada takıldığım nokta, devlet okullarına puanı yetmeyip, dünya paralarla özel okullara gitmeye çalışanlar. Paraları çok olanları da anlıyorum. Belki onlar için üniversite bir fantezi, bir heves. Çok da iş ihtiyaçları yok. Ya güçlü torpilleri ya da varlıklı aileleri var.
Peki dar gelirli, kıt kanaat geçinen ailelerin çocukları? O aileler o kadar paraları nereden bulacaklar? Geleceği olan, iş imkanı olan meslekler için bir sözüm yok. Ama her yıl on binlerce mezun veren ve mezunlarının büyük bir oranının da hiç alakasız alanlarda çalıştığı bölümler. Maden mühendisi fabrika gece bekçisi, hukuk mezunu garson, kimya mühendisi pazarlamacı, psikoloji mezunu seyyar satıcıları çok görür olduk son zamanlarda.
Aileler özel okul paralarını çıkartmak için gecelerini gündüzlerine katıyorlar, bunun için mi?
Bir psikoloji bölümü okumak için yıllık kırkbin lira veriliyor özel okula. Kendi masrafı, geldisi gittisi elli bin. Dört yıl normal sürede bitirse ikiyüz bin lira. Bu arkadaş dört yıl asgari ücretli bir işte çalışıyor olsa yaklaşık 140-150 bin lira gelir elde edebilir bu dört yılda. Bunu da katarsanız üniversitenin maliyeti yaklaşık 350 bin. Bu günün parasıyla. Sonuçta bu okulu okumakla bundan daha fazla bu meslekten dolayı gelir elde edebilecekse eyvallah, hiç sözüm yok. Ama sadece üniversite okudu için ise yazık bu paraya. Bir tarafa koysa iyi bir sermaye eder.
Artık üniversite mezunu olmak zor değil. Açık öğretim fakülteleri var. Fazla masrafa girmeden, aileler zorlanmadan da üniversite mezunu olunabiliyor. İki yıllık devlet okulları var. Ama bir kompleks, ben iki yıllık okul mu okuyacağım havası ve acıtasyonu. Oysa o kadar geçerli bölümler var ki orada.
Hep bizdeki eğitim sistemini eleştiririm. Eğitim sistemimiz aileleri, benim çocuğum okusun doktor olsun, mühendis olsun, avukat olsun girdabına sokuyor. Hiç kimse benim çocuğum mutlu olsun düşünmüyor maalesef. Çocuğu doktor olunca gurur duyacak ama kaynakçı olmak sıradan bir iş. Fakat aslında öyle değil. İş dünyasının en çok ihtiyacını hissettiği ve bulamadığı eleman ara elemandır. Yönetici eğitimi almış, işletme iktisat, kamu yönetimi vs gibi mübalağasız milyonlarca işsiz insan var. Ama eğitimli kaynakçı bulmak zor.
İş, eğitim sisteminin temelinde bozuk. Lise geçiş sınavlarında en yüksek puanlı okullar Fen liseleri, sonra Anadolu liseleri. En son sırayı ise meslek liseleri alıyor. Bir yer tutturamayanlar meslek liselerinin, torna tesviye, aşçılık, elektrik, klima vs bölümlerine gidiyorlar.
Fen lisesinden mezun olan birisi üniversitede iyi bir bölüm  kazanamaz ise, ne iş yapar Allah aşkına. Elinde hiçbir meslek yok. Oysa en yüksek puanlı okullar meslek liseleri olsa ve üniversiteye geçişte bölümünün devamı niteliğinde bir alan okuyana ilave puan verilse, hem üniversiteyi kazanıp okuyan hem de üniversiteyi kazanamayan daha iyi durumda olmayacak mı? Önceki yazımda söylemiştim; bizim memura değil girişimciye ihtiyacımız var diye.
Maalesef şu andaki mevcut eğitim sistemimiz, sosyal çatışmayı da beraberinde getirmektedir. Biz de herkes doktor, mühendis, avukat, yönetici olmak ister. Onun için de ilkokuldan itibaren başlayan bir yarışma söz konusudur. Bunu başaranlar başaramayanlara, ben yaptım sen yapamadın gözüyle bakar. Yarışı kaybedenler de kazananlara sen kazandın ben kazanamadım gözüyle. Bir küçük görme veya büyük görme kompleksi.
Gelişmiş ülkeler böyle değil. Çocuk tamir işini seviyordur,  tamirci olmak ister. Okuluna gider ve tamirci olur. Diğeri doktor olmayı seçer. O da okuluna gider doktor olur. Tercihler tamamen kendi zevklerine göredir. Dolayısıyla bir doktor bir tamirciye; bak sen olamadın ben doktor oldum gözüyle bakmaz. Aynı şekilde tamirci de doktora, ben olamadım sen oldun demez. Ben de isteseydim doktor olabilirdim ama ben bu mesleği seçtim havası vardır her iki tarafta da.
Ülkemiz bu noktaya gelir mi, ya da ne zaman gelir bilmiyorum. Ama özel okulların para tuzaklarına düşüp, ne olur ailelerimizin hayatlarından çalmayalım. Aileler işsiz üniversite mezunlarından daha çok, işini iyi yapan ve çevresinde sevilen çocuklarıyla gurur duyarlar.
Eğitimi elbette önemsiyorum. Dediğim gibi bunun çok az maliyetli yolları var. Onları tercih etmenizi öneririm.
 

Yazarın Diğer Yazıları