Prof.Dr.Ercan BALDEMİR

Matematik Metinleri okumak

Prof.Dr.Ercan BALDEMİR

  • 1863

Üniversitemizde Metin Bilim Enstitüsü diye bir enstitü kurulmuş. Bir gün bir öğle yemeğinde bu enstitünün kurucusu hocalar ile karşılaşmıştık. Beraber yemek yerken mesele matematikten açıldı. Benim de en sevdiğim sohbettir matematik sohbeti. Onların da hoşuna gitti. Bana bir konferans vermemi teklif ettiler. Edebiyatçıların kurduğu adı Metin Bilim olan bir enstitüde. Biraz tuhaf belki. Edebiyat dinlemeye gelenlere matematik anlatmak.
Kabul ettim. Ama ne anlatacağım. Sayılar, formüller, matematiksel işlemler olmadan matematik anlatmak.
Bana göre matematik evrenin sayısallaştırılmış halidir. Bir bilgisayar programı gibi. Sözel düşünürsünüz ama programı sayısal yazmalısınız.
Madem enstitünün adı Metin Bilimleri, biz de konferansın adını “Matematik Metinleri Okumak” olarak belirledik.
Güzel bir konferans oldu. Gelen misafirleri hayal kırıklığına uğratmadım. Hiç rakam, sembol, formül kullanmadan matematik anlattım. Katılımcılar çok keyif aldılar. Çok güzel sorular geldi. Benim için de çok iyi bir deneyim olmuştu. Sonra farklı üniversitelerde birkaç defa bu konferansı verdim.
Matematiği insanlara sevdirmek hoşuma gidiyor. Hep matematikçilerin işlerinin zor olduğunu düşünürüm. Zaten öğrencilerin, tabi büyük bir kısmının, matematik hocalarından nefret ettiğini 30 yıl matematik ve sayısal dersler veren bir hoca olarak çok iyi biliyorum. Benim hakkımda da internette olmadık gruplar vardı. Bazen öğrencilerin bu yaklaşımlarından doğrusu çok rahatsız olduğum zamanlar oldu. Nerede yanlış yapıyorum diye kendime sorduğum çok zamanlar oldu. Dertleştiğim bir arkadaşım bana demişti ki, “sen çokların bilmediği bir dilde ders veriyorsun. Biz Türkçe anlatıyoruz bizi bile zor anlıyorlar, seni anlamamaları çok normal.” Evet o dilin adı da Matematik. Ve maalesef ben çoğu öğrencinin yabancısı olduğu bir dilde ders anlatıyorum. Tabi düşünüyorum sonra bu çocuklar üniversiteye gelene kadar 12 yıl bu dili görüyorlar. Peki problem nerede? Çoğu matematik kitaplarına, hatta bununla bağlantılı olarak istatistikten tutun da mekaniğe kadar çoğu kitaplarda, bakıyorum her hangi bir konu anlatılırken önce formüller veriliyor, sonra da örnek için değerler veriliyor. Öğrenci bunları formülde yerine koyuyor ve sonucu buluyor. Aslında bu formülün nasıl bulunduğu üzerinde fazla durulmuyor, bir nevi ezbercilik yani. İşte bu konferansı istememin sebebi de bu idi. Aslında dertlerimi paylaşmak istiyordum beni eleştirenlerle, benden nefret edenlerle.
“Matematiksel açıklamalar ve yöntemler kullanılmadan yapılan hiçbir araştırmaya bilimsel denemez” diyen ünlü ressam Leonardo Da Vinci’nin Mone Lisa eserindeki simetriyi ve tabi ki buradaki matematiği; Mimar Sinan’ın Selimiye Camisinin minaresine birbirini hiç görmeyen üç ayrı merdiveni yerleştirmesindeki matematiği; Mozart’ın matematik dehasını ve müziğin tamamıyla bir matematik olduğunu; Aslında notaların müzik aletlerindeki tellerin uzunluklarına göre matematiksel oranlar olduğunu; Hatta bazı müzik aletlerinin matematiksel bir fonksiyonun grafiği olduğunu anlatmak. Dil bilimcilerin yıllarca ortak bir dil arayışlarının sonuçsuz kalmasına rağmen, matematiğin ortak bir dil olduğunu anlatmak.
Sakın yanlış anlaşılmasın bu köşe matematik köşesi değil. Burada matematik anlatmayacağım. Ama “Analitik Düşünce” anlatacağım. Biliyorum ki, toplum olarak en büyük sıkıntımız bu. Bir sonraki yazımda meramımı daha iyi anlatacağıma inanıyorum.


 

Yazarın Diğer Yazıları