Prof.Dr.Ercan BALDEMİR

Karakter

Prof.Dr.Ercan BALDEMİR

  • 940

Yıllarca üniversitede hocalık yaptım. On binden fazla öğrenciyle muhatap oldum. Gençlerin düşünce yapılarını, hayat felsefelerini, yaşantı biçimlerini bir nebze anlama imkanı buldum. Kuşkusuz herkes bir değil. O farklılıkları da görme imkanım oldu. 
Bazı yıllar öyle ders programım oldu ki, aynı hafta birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü sınıflara ders verdim. Sanki hızlandırılmış film makinesi gibi, üniversiteye yeni başlayan bir öğrencinin aynı hafta içerisinde ikinci, üçüncü ve dördüncü senesini de görüyor oldum.
Bazen bunu onlara da söylüyordum “Ben sizin gelecek dört yıl içerisindeki değişiminizi görüyorum. Saç rengi ve biçiminden, her sene giydiğiniz kıyafetlere kadar, hatta makyajınıza kadar, her şeyi görüyorum” diye.
Gerçekten görüyordum da. Yanıldığım çok nadir oldu. Bu yılların verdiği bir deneyim. Otuz yıl altın işi ile uğraşan birisinin altını tanıması ne ise benimkisi de o. Ben de otuz yıl üniversitede hocalık yaptım.
Tabi değişen yalnız giyim tarzı, saç tipi, makyaj şekli değildi. Kişilikleri de gelişiyor ve şekilleniyordu. Neredeyse her çeşidini gördüm bu süreçte. Öz güveni tavan olanları da, eziklikten ve ezilmişlikten sinmiş, bir tarafta sessiz sedasız oturanlar ya da tam tersi bu halini öfke ve hakaret ile dışa yansıtanları da gördüm. Erkek arkadaş bulamadığı için depresyona giren ve kendini ezik hisseden bir kız öğrencim de olmuştu. Çok şaşırmış ve üzülmüştüm o ruh haline. Öyle suiistimale açıktı ki. Ama elimden de hiçbir şey gelmemişti.
Bazen ellerinden tutma, yardım etme imkanım oluyordu, tedaviye götürdüklerim bile oldu. Ama çoğu zaman çaresiz kalıyordum, gözlerimin önünde kayboluşlarını izliyordum. Çünkü sınırım bir yere kadardı, ben sadece onların hocaları idim.
Erkek arkadaşları tarafından aşağılanan, hor görülen -tabirimi maruz görün- sömürülen kız çocukları gördüm. Tek korkuları o erkek arkadaşı kaybetmek idi. Çünkü bunu bir sosyal statü görüyorlardı. Onun sayesinde eziklikten kurtulduklarını zannediyorlardı. Ama herkesin içerisinde yedikleri hakaretleri sinelerine çekebilecek kadar haysiyet ve onur yoksunu idiler.
Dik durabilenleri de gördüm. Cesur ve öz güven sahibi olanları. Hayatın bir erkek arkadaştan çok daha fazlası olduğunu anlayabilen ve hak ettiği kadar değer verenleri de. Onlar hanımlıklarından hiçbir şekilde taviz vermiyordular. Her zaman başları dik durdular.
 Her iki kesimden de hala görüştüğüm öğrencilerim var. Artık onların yetişkin hallerini de görür olmaya başladım.
Daha çok kız öğrenciler üzerine yazdım. Çünkü nazik, zayıf ve hassas yapılarından dolayı en çok suiistimale uğrayanlar onlar. Erkekler içerisinde de vardı. Ama onlar genelde belli etmezler ve azınlıktadırlar.
Yazılarımı okuyanlar bana eleştiri olarak çoğu zaman yazımın sonuç kısmının olmadığını söylüyorlar. Sanki yazı daha bitmemiş gibi. Bu yazıya sonuç olarak ne yazayım açıkçası bilmiyorum. Sadece diyeceğim şu ki; itibarınıza, onur ve haysiyetinize sahip çıkın. Çünkü sizin en değerli varlığınız ve sizi siz yapan budur.
 

Yazarın Diğer Yazıları