Prof.Dr.Ercan BALDEMİR

Dr. Rumeysa Berin Şen

Prof.Dr.Ercan BALDEMİR

  • 2015

Bir kaç gün evvel çok acı bir olay yaşadık. Daha 25 yaşında ve meslek hayatına başlayalı birkaç ay olmuş gencecik bir kızımız elim bir trafik kazasında hayatını kaybetti.
Normalde sıradan bir trafik kazası olarak düşünülebilirdi. Bunu acı yapansa sadece genç bir insan oluşu değil, ölümünün sonrasında anladığımız veya bizim bildiğimiz ama dışarıdan kimselerin pek de bilemediği çalışma şartları gerçeği idi. 
Ne yazık ki pek çok genç doktorun uzman olma hevesi, 36 saat süren uykusuz ve günaşırı denilen insanlık dışı nöbetlerle cezalandırılıyor. 
Adeta askeri bir nizam ile idare edilen üniversite hastanelerinde, bizzat  meslektaşları olan kıdemlileri ve hocaları tarafından çömez asistan namıyla kliniğe buyur ediliyorlar. 
Şiddet, hakaret ve darp ihtimalleriyle burun buruna geçen gecelerde asistanlıklarından gün dolduruyorlar. Henüz eğitimini almaya yeni başladıkları acil yaklaşımlarda kimi  zaman tek başlarına sorumluluk almak durumunda kalıveriyorlar.
Gençliklerinin en güzel günlerini bu stres yüklü çalışma ortamına kurban ediyorlar.
Rumeysa Beril Şen kızımız da yetkililerin açıklamasına göre 24 saat süren (hafta boyu günaşırı ve 36 saat olarak tutulan nöbetlerin ardından cumartesi gününe denk gelmesi sebebiyle 24 saatte sona eren) uykusuz, yorucu bir nöbetten çıkmış ve evine gidiyordu.
Annesi onu kahvaltıya bekliyordu.
Muhtemelen uyuduğu için kaza yaptığı söyleniyor. 
Ben de kaza videosunu izledim. Anormal bir durum yok. Araç fren bile yapmamış görünüyor.
Olayın gerçekleştiği an için ne kadar anlık ve basit ancak ülkesi, ailesi adına ne kadar talihsiz, tarifsiz bir durum bu. 
Bir doktorun yetiştirilmesi hiç kolay değil. Ben de bir doktor babasıyım. Bu süreci en iyi bilenlerdenim.  Yıllarca da tıp fakültesinde ders verdim. Pek çok gencecik, gayretli öğrencim oldu.
Nasıl zorluklarla doktor olduklarına birebir şahit oldum. Kaç gece kızımı çalışma masasında uyurken kaldırıp yerine yatırdım.
Ne çocukluklarını yaşadılar, ne de gençliklerini. İdeallerine erişmek için hep çok çalışmaları gerekiyordu.
Hep çok çalıştılar. 
Hayat kurtarmak, insana hizmet etmek içindi tüm bu çabaları, yaşanamayan çocuklukları ve gençlikleri.
Onlar zorlukları öğrenerek yetiştiler ama 36 saat nöbet öğrenilebilecek ya da üstesinden gelinebilecek bir zorluk değil.
Bunu asıl düşünmesi gereken sağlık camiası böyle bir cehaleti nasıl yapar. İnsanın aklı almıyor.
Yetiştir, büyüt, okut. Tam donanımını kullanmaya başlayacağı zaman böyle bir acı.
Rumeysa sadece anne-babasının değil, Rumeysa bu milletin acı bir kaybı.
İnsanlar ölür.
Bu normal. 
Ama Rumeysa’nın vefatı normal mi?
Bu sadece bir kaza değil.
Bu kadar basit değil. Ya da bu kadar basit olmamalı.
Şimdi kim Rumeysa’nın anne-babasının yerinde olmak ister? Nasıl kaldırılabilinir bu acı?
Çok üzgünüm çok.
Allah onlara sabır versin. Genç kızımıza da rahmet diliyorum.
Ders aldık mı?
Hiç sanmıyorum.
Üç beş gün konuşacağız. Sonra hayat tekrar rutinine dönecek. Asistan arkadaşlarına yazılan ayda 10 nöbet bu ay 11 tutularak telafi edilecek yokluğu.
Onu ömürleri boyunca unutmayacak olanlarda bu acıyı asıl yüreğinde taşıyanlar olacak.
Ruhun şad olsun kızım. Makamın cennet.
 

Yazarın Diğer Yazıları