Eğer yurtdışına gitmedi iseniz, o zaman oraları bazı belgesellerden ve filmlerden tanıdığınız kadar bilirsiniz.
İnsanlar nasıl yaşarlar, ne yerler ne içerler? Eğlence anlayışları nasıldır? Gezmeye giderler mi? Vs. Bunun gibi bir sürü soru var.
Ama merak edenler için.
Bir zaman akademisyenleri belirli sürelerle yurtdışına gönderirlerdi. Amacı da bilgi ve görgüyü artırmaktı. Yani yukarda sorduğum soruların cevaplarını öğrensinler diye.
Çok da faydası oldu. Gidenler döndüklerinde farklı fikir ve düşüncelerle geliyorlardı. Farklı kültürleri ve farklı medeniyetleri görüyorlardı. Farklı insanları tanıyorlardı. Bunu Türk Silahlı Kuvvetleri de yapıyor, bir çok devlet kurumları da yapıyordu. Hala var mı bilmiyorum.
Ben de hem bu vesile ile hem de bildiri sunmak için çok farklı ülkelere gittim.
Bir seferinde araç ile Bosna Hersek’e giderken Yunanistan’ın Selanik şehrinde nasıl olduğunu anlamadım, otobanda ters yöne girmişim. Oralarda da bir polis arabası var. Tabi bizi görünce durdurdu. Araba Türk plakası.
Nasıl bir algı yerleştirilmişse aklıma gelen ilk şey, bize kızıp ceza yazacağı idi. Ama öyle olmadı. Trafiği durdurdu. Bizi gideceğimiz istikamete kadar getirdi, yolu gösterdi ve ayrıldı.
Benzer bir olayı Amerika’da da yaşadım. Hırvat bir arkadaşımın doğum günü idi ve Filorida’da Petersburg yakınlarında bir yunan kasabası vardı. Oraya gittik. Arkadaşım sık gelirmiş oraya. Biraz gezdik dolaştık, dönüşte her zaman uğradığı bir kasaptan et almak için girdik. Aralarında biraz sohbet ettikten sonra beni tanıştırdı ve Türk olduğumu söyledi. Ben biraz rahatsız oldum. Malum bize öğretilen bir Türk-Yunan ilişkisi var. Daha hiç görmeden düşman olduğumuz bir toplum.
Ama o çok mutlu oldu Türk birisiyle tanışmış olmaya. Bana soyadımı sordu. Ben hiç anlam veremedim ama meğer kendi soyadı “Arapoğlu” imiş. Şaşırdım tabi. Siz Türk müsünüz? dedim. Yunan olduğunu ama dedesinin 1915 lerde Türkiye’den Yunanistan’a geldiğinden bahsetti. Bana pastırmayı yapmasını bilip bilmediğimi sordu. Kendisi biliyormuş ama çemen bulamıyormuş. Çok hoş bir sohbet oldu. Hırvat arkadaşıma döndü ve “Sen biliyor musun Türklerle Yunanlar kuzendirler” dedi.
Bana sahip çıkması doğrusu beni onure etti ve mutlu oldum. Tabi kafamdaki Türk Yunan algısı da değişmişti.
Neden anlatıyorum bunları?
Türkiye’de ciddi bir kesim var başka ülke görmeyen. Hatta şu Fethiye’de yaşı 60-70 olup da daha İstanbul’u görmemiş insanlarımız olduğundan eminim. Bu insanların tüm dünyaları yaşadıkları köyleri. Ve işin acı tarafı da tüm dünyayı yaşadıkları köy gibi sanmaları. Gazete ve kitap okuma oranlarını zaten biliyoruz. O zaman bunlar dünyayı televizyondan biliyorlar. Ve o televizyonlar dünyayı nasıl göstermek işlerine geliyorsa öyle gösteriyorlar.
Öyle olunca Almanya’nın bizden daha kötü durumda olduğuna inanıyorsunuz tabi.
Yaklaşık bir ay önce Almanya’da idim. Raflar dolu. Etin kilosu 10 euro ile 15 euro arasında. Etli ekmek 7 euro. Kebap 10 euro. 100 gramlık nestle çikolatayı 0.68 euroya aldım. Türkiye’de 1 Milyon 400 bin liraya satılan araba orada 30 bin Euro. İphone 14 bin Euro. Burada 30-35 bin arası. Bir saatlik işçi ücreti 10 ile 15 euro arası.
Bu günlerde 1 euro 21 lira civarında.
Alman halkı için bir şey diyemem ama Alman Hükümetinin bizi kıskandığı kesin.