Ülkemiz yasta. 13.5 milyon insanın etkilendiği ard arda iki depremle sarsıldık.
Bazı şehirlerimizin yarısı yok oldu. 50 000 civarı binanın yıkıldığı söyleniyor.
Sosyal medyadan paylaşılan enkaz altı videolar içimizi yaktı. Çaresizliğin nasıl bir şey olduğunu anladı çocukları enkaz altında yardım çığlıkları atarken ellerinden hiçbir şey gelmeyen anne babalar.
Kızının elini, öldüğünü bile bile bırakmayan baba fotoğrafı geldi önümüze. Onların çaresizliğini biz de burada yaşadık.
Herkes imkanları ölçüsünde bir şeyler yapmaya çalıştı. Ekmeğini hiç tanımadığı depremzedelerle paylaştı kardeşleri. Dünyanın her yerinden vicdan sahibi insanlar, kendi inançlarında yalvardılar tanrılarına Türkiye’ye yardım etmesi için.
Bir yunan kurtarma ekibinin, kucağında enkazdan çıkarttığı kız çoğu olan fotoğrafı gördüm. Her ikisinin gözlerindeki o karmakarışık duygular hissederek. Enkazdaki depremzedeyi çat pat öğrendiği Türkçeyle teselli etmeye çalışan Alman kurtarma görevlisinin videosunu gördüm.
Tüm bu güzellikleri gördük, insanlığımızdan gurur duyduk.
Bunun yanında deprem bölgesinde incelemede bulunan bir Büyük Şehir Belediye Başkanına hakaret edip defol naraları atan bir kadın gördük, eski bir milletvekili olduğunu öğrenince hayret içerisinde kaldığımız.
Bir belediyesinin erzak tırının üzerine İl Valiliği yazılması telaşını da, o kadar hüzün ve keder arasında.
Bütün yardımların AFAT adına ve onun kontrolünde yaptırılması dayatmasını da gördük.
Şimdiye kadar her zaman büyük bir özveri ile çalışmış, halkın takdirini ve sevgisini kazanmış Haluk Levent ve ekibinin türlü türlü iftiralara uğradığını da.
Depremi fırsat bilip, yağmalama için çok uzaklardan gelenleri de, şov yapan siyasetçileri de gördük enkazın başında yardım çığlıkları arasında.
Deprem bölgesinin nasıl siyasi seçim propagandalarına dönüştürüldüğünü de gördük.
Gördük de utancımızdan başımızı önümüze eğdik.
Koca koca devlet ve siyaset adamlarının enkaz başında anlamsız rekabetlerinden biz hicap duyduk.
Haluk Levent’in lütfen “AFAT’da bizim AHBAP’da bizim” tiwiti atar mısınız ricasını da gördük, hiçbir anlam veremeden.
Evet;
AFAT’da bizim AHBAP!da bizim. O göçük altında kurtarılmayı bekleyen de bizim, evine giremediği için üzerinde giyecek elbisesi, içecek suyu, yiyecek aşı olmayan da bizim.
Onlara hiçbir siyasi, dini, ırki ayrım yapmadan yardım eden memleketin en ücra köşelerinden toplayabildiği erzakı toplayın getiren de bizim, onu ihtiyaç sahiplerine hakkaniyetli dağıtan da bizim.
Deprem bölgesinde canla başla çalışan asker de bizim, polis de bizim, iktidar da bizim, muhalefet de bizim.
Bunu fırsata çevirmeye çalışanlar, buradan rant elde etmeye çalışanlar, göçük altındaki o depremzedeyi kendi şahsi, siyasi menfaatlerine alet edenler.
Evet onlar bizim değil. Biz de onlardan değiliz.