Mustafa Saatcı / Mavi Köşe

Turizm Tarımı

Mustafa Saatcı / Mavi Köşe

  • 1530

Bölgemizin ekonomisini ayakta tutan en önemli iki unsurun turizm ve tarım olduğu hepimiz tarafından kabul edilen bir gerçektir. Aralarındaki ilişkinin varlığı da inkâr edilemez. Bu ilişki bazen tarım sektöründe çalışan ailelerin çocuklarının turizm sektöründe iş bulmasıyla, bazen de gelen turistlerin gezdikleri köylerden satın aldıkları yerel ürünlerle ortaya çıkar. Daha net olarak da üreticinin pazara götürdüğü malın, turizm işletmecileri tarafından satın alınıp turistlere sunulmasıyla kendini gösterir.

 

Aslına baktığımızda, yapılan iş bir nevi ihracattır. Yabancı tüketiciyle ürünümüzü kendi topraklarımız üzerinde buluşturmak, ürünümüzün parasını da yabancı tüketicinin turizmciye ödediği bedel üzerinden almak…  Ya da köyümüzde veya üretici pazarında doğrudan turiste satmak… Metot nasıl olursa olsun bizim üreticimizin ürünü turistler tarafından alınıyor ve üreticimiz bundan para kazanıyor. Neresinden bakarsanız bakın bölgemizin faydasına olan bir durum.

 

Yukarıda anlattığımız, zaten yapılan bir uygulama ve işleyen bir sistem. Bu sistemin ürünün değerlendirilmesi konusunda zaman zaman aksadığına hepimiz şahitlik ediyoruz. Üretimin devam etmesi, üretim döngüsünün sürmesi için üreticinin verdiği emeğin karşılığını alması ve mutlu olması gerekir. Bunun için de ürünün değerinde satılması lazımdır. O yüzden ürettiğimiz sebzenin, meyvenin, yağın, balın, etin sütün ve su ürünlerinin hem üreticiyi hem de tüketiciyi memnun edecek şekilde satılması için modeller geliştirebiliriz. Biraz alternatifleri ele alalım, hatta aykırı düşünelim. Bakalım neler çıkacak ortaya. 

 

Her iki sektörü de ilgilendiren, tarım turizmi, agro-turizm, sözleşmeli üretim, eko-turizm, sözleşmeli çiftçilik diye adlandırılan uygulamalar vardır. Bunları ilerleyen günlerde ele alıp değerlendirebiliriz.

Gelelim turizm tarımına.

 

Bu uygulamayı bir nevi sözleşmeli üretim modeli olarak görebiliriz. Ama sözleşmeli üretimde veya sözleşmeli çiftçilikte hep dile getirilen üreticinin emeğinin sömürülmesi ihtimali bu modelde yok.

Turist geldiği bölgeye özgü gıdaları yemek, yöresel lezzetleri tatmak ister. Turizmci, turistin bu isteğini yerine getirmek ister, üretici de ürününü değerinde satmak ister. Bu üç isteğin de gerçekleştiği ve hepsinin de memnun olacağı bir model ortaya koyulabilir. Yalnız bir koordinasyona ihtiyaç var. Bu üçlünün isteklerini koordine edip, onaylayıp, bütün paydaşların hakkını teslim edecek bir merci... Bu merci resmi kurum olabileceği gibi, STK veya bir platform da olabilir.  Koordinatörün gözetiminde ve onun onayı ile yapılacak anlaşma çerçevesinde, turistik tesisler kullanacakları ürünleri belli bir yetiştiriciye, bir kooperatife veya bir köye ürettirebilir. Turistik tesis bu süreçte, ürettireceği ürünün özelliklerini, standartlarını ve miktarını belirler. Üretici de bu kıstaslar üzerinden vereceği taahhütname ile üretimi yapar. Onay makamı olan merci ise yapacağı ve yaptıracağı kontrollerle, işleyişi denetler. Böylece turizm tesisinin kendi üretim alanı dediği ve müşterilerinin isteğine göre, hormonsuz, doğal, iyi tarım diye adlandırabileceği bir üretim sahası oluşur. Bu üretim alanı konvansiyonel (alışılagelmiş) üretim yapanlardan farklı olduğunu koordinasyon makamının oluşturduğu belgeler ile gösterir. Tesise gelen turistlerin istekleri doğrultusunda ‘’niş ürün’’ diye tabir edilebilecek üretim de, yine bu sayede rahatlıkla yapılabilir. Daha güzeli ise turizm tesisine gelen müşteri istediği takdirde, yediği ürünlerin üretim alanlarını gezip görebilir. Yani turizm ve tarım-hayvancılık alanındaki iki farklı sektöre ait işletmeler kazan kazan mantığı ile birlikte yürüyebilirler.

Uygulamaya geçmesinin çok zor olduğunu bildiğimden dolayı biraz da çekinerek söylüyorum ama bu model “organik üretimde’’ denenir ve otellerde tarladan tabağa organik sunum yapılabilirse esas o zaman etkisi azami düzeyde görülür. Ama organik olmasa da, doğal, yerel tohum, butik üretim gibi tanımlarla da ifade edilebilir. Böyle bir uygulamanın, ihtiyacımız olan turist kalitesini de yükselteceği açıktır.  Önemli olan, bölgemize gelen turiste bölgemizin ürününü yedirip, yanında da götürmesini sağlamaktır. Yani tarım ve hayvancılık ürünlerinin ihracatına bu şekilde bir farklılık kazandırabiliriz.

 “Fethiye’deki turizm işletmeleri anlaşmalı oldukları çiftçiler ile kendi doğal ürünlerini yetiştiriyor ve müşterilere bunları sunuyor. Otelde kullanılan et, süt, yağ, bal, sebze, meyve gibi gıda ürünleri hormon, ilaç kalıntısı ve kimyasal yönünden değerlendirildikten sonra kullanıldığı için gönül rahatlığıyla tüketilebilir.’’ Bunun gibi fark yaratacak söylemlerle turizm piyasasına girildiği zaman, hem turist kalite ve miktarının artması, hem de üreticinin hak ettiği kazanca ulaşması gerçekleşecektir.

Konuyu açtığım turistik tesis sahipleri ve üreticiler böyle bir uygulamaya sıcak bakabileceklerini belirttiler. Fikri verdim, ben çekiliyorum demeyeceğim, bu modelin en azından pilot uygulamalarını görmek için gereken çabayı göstereceğim.

Hep daha güzeli arayıp hep daha iyiye ulaşma çabamız daim olsun.

 

[email protected]

 

 

Yazarın Diğer Yazıları