Mustafa Saatcı / Mavi Köşe

Havuzlu villa

Mustafa Saatcı / Mavi Köşe

  • 2367

Daha önce Kaya ve tatil villaları ile ilgili bir yazım vardı. İncirsiz, kavunsuz, nohutsuz, bamyasız kalmış bir Kaya’ya dikilen beton villaların, bu güzel köyümüzün sonunu getirdiğine dair bir sonuca varmıştık. Şimdi de şehrimiz genelinde neredeyse her evin önüne yapılan havuzlardan bahsedelim.     
Mavi bayraklı denizi olan cennet şehrimizde bu denli yoğunlaşan havuz modasını anlamakta zorluk çektiğimi işin başında söyleyeyim. Aslında anlaşılmayacak bir şey yok, her zamanki gibi para. Havuzu olan evlerden elde edilen gelir daha fazla. Böyle olunca paraya ulaşan her yol mubah mantığıyla yürüyor işler. 
Havuz dediğimiz yapı, genel olarak toprağın betonla kaplanmasıyla oluyor. Daha işin başında doğanın öz evladı toprağın böğrüne betondan hançer vuruluyor. Sonrasında doğanın diğer bir öz evladı su ile toprak arasındaki bağlantıyı kesip kardeşleri birdirbirinden ayrı tutmak için türlü metotlar deneniyor. Sonunda su bir hapishaneye alınıyor. Su bu, hareketsiz duramaz. Eğer hareketsiz bırakırsanız, kirlenir, yosun tutar özelliklerini kaybeder. Olsun. Ona da çözüm bulunur ve kimyasallar devreye girer. Dezenfeksiyonu, asitlik düzeyi, çökelticileri, yosun mücadelesi, ileri dezenfeksiyonu, parlaklığı derken onlarca kalem kimyasal hapsedilen suyun içine dökülüyor. Artık o “şey” su değil bir nevi kimyasal çorba halini alıyor. O yüzden bunun içinde yüzenlere de yutmamaları için uyarı yapılıyor. Şehrimizde adına havuz denen binlerce su hapishanesi var. Bu havuzlar bazen şehrin şebeke suyuyla, bazen sondaj suyuyla bazen de tankerlerle getirilen sularla dolduruluyor. Her durumda doğadan alınan temiz su hapsedilerek kimyasal çorbaya dönüştürülüyor. Peki, bu kimyasal çorbalar sezon sonu ne yapılıyor. Vidanjörlerle çekilip arıtma tesisine götürülmediğini hepimiz biliyoruz. Gelişi güzel bir şekilde etrafa saçılıyor ve çevre kirliliğine sebep oluyor. Artık şehrimizde sondajların derine daha derine vurulduğunu fakat yine de yeterli suya ulaşılmadığını biliyoruz. Yüz metreden daha derine vurulan sondajlar ve bu sondajlardan kontrolsüz şekilde çekilen sulardan dolayı oluşması muhtemel obruk tehlikesi ise işin başka bir boyutu. Özellikle akşam saatlerinde şebeke suyundaki azalmayı hepimiz hissediyoruz, kaynak sularının kuruduğunu veya azaldığını görüyoruz, göllerin çekildiğine şahitlik ediyoruz. Yani bölgemiz bir su kıtlığına doğru giderken, havuzların hesapsızca yapılmasının takdirini size bırakıyorum. Obruk meselesine tekrar değinecek olursak, bu durumun açılan sayısız kuyu ve artezyenlerden dolayı Kaya’da oluşması muhtemel. Umarım bu tahmin gerçekleşmez.   
Şimdilerde ise villalara havuzun yanında bir de jakuzi ekleniyormuş. Çünkü gelen paralı tatilciler öyle istiyorlarmış. Böylece temiz suyu israf eden bir uygulama daha turizm sektöründe yerini alıyor. Param var ki yapıyorum ile param var ki kalıyorum zihniyetinin birlikte oluşturduğu bu modanın çevremiz için hiç de hayırlı olmadığı rahatlıkla söylenebilir. Ne yazık ki vatandaşımız yöneticilerimizin dediği “paramız var ki alıyoruz” mantığını takip ediyorlar. Bu gidişat hiç de iç açıcı değil. Bir an önce şehrimizi esir alan beton bağlantılı vahşi turizm mantığından kurtulup, doğa dostu turizm uygulamalarına geçmemiz gerekiyor. Turizmden para kazanmak uğruna, doğamızın geri dönüşü olmayan bir yıkıma sürüklenmesine izin verilmemesi gerekiyor.
Sularımızın temiz ve içilebilir özelliklerinin korunması için gerekli tedbirlerin alınması ve sarnıç gibi alternatif su kaynaklarının kullanımının özendirilmesine yönelik tedbirlerin bir an önce alınması şehrimizin geleceği için önem arz etmektedir. Geçen yazımda da belirttiğim gibi deniz suyunu kullanmanın yollarını araştırmamızın zamanı da gelmiştir. Su zengini bir ülke değiliz, yöremizde ve şehrimizde tükenmez su kaynaklarına sahip değiliz. Bu bilinçle ayağımızı yorganımıza göre uzatıp temiz sularımıza sahip çıkmamız gerekmektedir. Unutmayalım, su hayatın ta kendisidir. 
 

Yazarın Diğer Yazıları