Fethiye Üniversitesi
Mustafa Saatcı / Mavi Köşe
- 5187
Fethiye Üniversitesi
Başlığı gördüğünüzde heyecanlandınız mı? Cevabınınız “evet” ise buyurun devam edelim. “Hayır” ise gerisini okumanıza gerek yok.
Öncelikle şunu söyleyeyim. Fethiye Üniversitesi bir realitedir. Farklı sebeplerden dolayı gecikebilir ama asla iptal edilemez. Belki kurulması gereken tarih gecikmiştir; ama bu mutlaka kurulacağı gerçeğini değiştirmez.
Zamanı geldi mi? Hem de çoktan.
Gerekli olgunluğa erişti mi? Ziyadesiyle.
Fethiye’miz bu işin üstesinden gelir mi? Hiç şüpheniz olmasın.
Gereklilik olarak sunulan şartlar sağlanıyor mu? Evet, fazlasıyla.
İşletme, Sağlık Bilimleri ve Ziraat olmak üzere 3 tane fakültemiz var.
Bir tane 4 yıllık yüksekokulumuz var. Seydikemer Uygulamaları Bilimler Yüksekokulu.
Fethiye Ali Sıtkı Mefharet Koçman ve Fethiye Sağlık Hizmetleri olmak üzere iki tane meslek yüksekokulumuz mevcut.
Dalaman ve Ortaca’daki birimlerin dahil olması durumunda şartlar fazlasıyla karşılanıyor.
Bir adet eğitim, araştırma ve uygulama merkezimiz yeni kuruldu. (BEYTEK)
KYK’nın yeni öğrenci yurdu, tam da Beşkaza Kampüsümüzün içinde.
Birimlerimizde lisansüstü eğitim dediğimiz yüksek lisans ve doktora programları her yıl artarak devam ediyor.
Okul ve birimler bazında gerekli olan şartları rahatlıkla tamamlıyoruz.
Nüfus desek sorun değil.
İlçelere kurulmuyor desek. Örneği var. Bandırma, Alanya, İskenderun.
Normalde “her ile bir üniversite” fikrine kesinlikle karşıyım. Çünkü üniversitenin ne olduğunu ve ne olmadığını biliyorum. Daha doğrusu ne olması gerektiğini biliyorum. Ama Fethiye bu olması gereken kısmını da karşılayacak bir kozmopolitliğe ve entelektüelliğe sahip. (Bu konuyu başka bir yazımda inceleyeceğim).
“Fethiye” öyle bir kelime ki herhangi bir nesnenin, kurumun, olayın, kişinin önüne veya arkasına yazılırsa onu hemen parlatıyor. Hatta biraz daha ileri gideyim, onu meşhur ediyor. Bunun üniversite ve birimleri için de geçerli olacağına inanıyorum. Üniversitemizin sahip olması gereken özelliklerini sonra uzun uzun tartışırız; ama en önemlisi küçük olacak ve küçük kalacak. Belli bir düzeye ulaştıktan sonra yatay değil, dikey gelişecek. Ama özgül ağırlığı sürekli artacak; tıpkı Boğaziçi gibi, ODTÜ gibi. Cambridge gibi, Oxford gibi şehirle iç içe olacak. Harvard gibi dünyaca tanınacak, Wageningen gibi hep sahada olacak. Çok mu uçtum? Hayır, bu saydıklarımın hepsi kuruluşlarında küçüktü ama hedefleri büyüktü. Fethiye de aynı olacak, çünkü bu şehirde yıldızlara bakanların sayısı çoktur.
Fethiye Üniversitesi’nin gerçekleşmesiyle, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitemiz de çok önemli bir prestij kazanacaktır; çünkü bu olay, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’ne “üniversite kuran üniversite” unvanı verecektir. Bu unvan, üniversitelerin tarihlerinde sahip olabilecekleri en değerli hasletlerden biridir.
Okul var, kampüs alanı var, nüfus var, cazibe var, tecrübe var, destek var, niyet de var. Eeee, o zaman ne duruyoruz haydi kolları sıvayalım gari.
Kaymakamlığımız, bürokratlarımız, siyasilerimiz, sivil toplum örgütleri, resmî kurumlar, yerel yönetimler, kulüpler, dernekler, kooperatifler, Fethiye ailesinin her bireyi, Beşkaza’nın bütün evlatları, hepimize iş düşüyor. Şehrimize bir değer daha katmak adına iş birliğine ihtiyacımız var.
Aslında bu vuslat çok önceleri gerçekleşebilirdi. Fethiye’nin ezeli ve ebedi başkanı 2001 yılında, çevresine topladığı Fethiye sevdalılarıyla dönemin Orman Bakanı Nami Çağan’dan üniversite kurulması için yer istedi. İstenilen yer şimdiki Milli Eğitim kampüsü olan Değirmenbaşı’ydı. Büyük hayırsever Sıtkı Koçman’dan da (mekânı cennet olsun) binaların sözü alınmıştı. Ama ne yazık ki bakan bey yer tahsisini onaylamadı. Eğer onaylasaydı şu an belki de üniversitemizi nasıl kuracağımızı değil, nasıl geliştirileceğimizi tartışıyor olacaktık. Ama artık geçmişe takılıp kalma değil, bugün için yeni şeyler yapma zamanı.
O zaman buyurun, bu yazıyı milat kabul edelim ve hepimiz elimizden geleni yapmaya başlayalım.
Parola: Hepimizin Üniversitemiz için de yapabileceği bir şey vardır.
Hedef: T.C. FETHİYE ÜNİVERSİTESİ.
