Mustafa Saatcı / Mavi Köşe

Fethiye Trafiğinde Şeytanın Gör Dedikleri

Mustafa Saatcı / Mavi Köşe

  • 4686

Rahmetli Çetin Altan’ın gazete yazılarını okuyucularıyla paylaştığı köşesinin adıydı “Şeytanın Gör Dediği”. Daha sonraları yazılarını aynı isimli bir kitapta toplamıştı. Pek sık olmasa da toplumda kullanılan bir deyimdir. 

Ben de bugün Fethiye’mizde gözüme çarpan aksaklıklardan bahsedeceğim. ‘’Hocam kaç seferdir aksaklık yazıyorsun.’’ diye kızabilirsiniz ama ne yapalım şeytan taşlamaktan tavaf yapmaya bir türlü vakit kalmıyor. Aslında farklı konularım hazır, onları da sizlerle tek tek paylaşacağım.
Sevgili hemşehrilerim, bu paylaşacağım olaylar beni çok üzüyor, bir Fethiyeli olarak bu tür olayların şehrimde gerçekleşiyor olması hele bunların kanıksanması ve toplumda tepki oluşturmaması çok daha acı. Benim gibi memleketimizin geçmiş güzelliklerine şahitlik etmiş biri için bu olanların üzüntüsü katlanarak hissediliyor. ‘’Fethiye’m buna layık değil.’’ deyip kendi çapımda çözümler üretmeye çalışıyorum.  Ne yapalım. Üzülsek de dertleşeceğiz. Hadi başlayalım.

Dörtlümü yakarım keyfime bakarım
Şehrimizin trafiğinde uzun zamandan beri bir adet oluştu. Bu adet, son günlerde artık tahammül edilemeyecek bir boyuta geldi. Sürücüler araçlarının dörtlü ışıklarını yakıyorlar ve yolun kenarına ikinci sıra olarak park ediyorlar. Dörtlüyü yaktı ya her şey mübah artık. Bu işlemi yapan sürücü dörtlümü yaktım deyip, dünyanın bile dönmeyi bırakıp kendisini beklemesini istiyor. Bu durum, sanki bulaşıcı bir hastalıkmış gibi şehrimize dışarıdan gelenlere de sirayet etmiş. Yoksa onlardan mı bize bulaşmış? İşin bu tarafını bilemeyeceğim. Bildiğim bir şey var ki aslında böyle bir park etme şekli trafik kuralları içinde yok. Bu tür sözde park etme, düpedüz diğer sürücülerin hakkını yemekle eşdeğer. Bizzat gözlemlediğim bir olayı sizinle paylaşayım. Bir araç kordondaki bir banka şubesinin tam karşısına ikinci sıra olarak park etti, dörtlülerini yaktı, sürücü gayet normal bir şekilde arabadan çıktı ve bankaya girdi. Ne zaman çıktı bilmiyorum; ama muhtemelen işi bitene dek o araç orada kaldı ve trafiği felç etti. Bunun gibi onlarcasına hatta yüzlercesine sizin de şahitlik ettiğinizden eminim. Normal alt yapı kapasitesinin çok üstünde misafir ağırlayan şehrimize, bugünlerde yapılacak en faydalı iş genel trafiğin kontrolü içinde bu uygulamaya özel olarak eğilmektir. 

Bisiklet ve motosikletlere saygı
Bisiklet ve motosikletler trafiğinin parçalarıdır. Sürücüleri, arabalara göre oldukça korunmasızdır. Takmak zorunda oldukları kaskın koruyuculuğu sınırlıdır. Ne yazık ki şehrimizde araba sürücüleri bu taşıtları kullananlara gereken saygıyı göstermiyorlar ve çoğu zaman onları yok sayıyorlar. Yoğun yaz trafiğinde bir çözüm olarak başvurulan bu araçlara karşı lütfen biraz daha dikkat... Burada bazı sorumsuz ve kural tanımaz motosiklet sürücülerini de eleştiriyor ve kurallara uymaya davet ediyorum. Hele bisiklet yolunda motosiklet sürenlere söyleyecek söz bile bulamıyorum. Bu arada elektrikli bisiklet diye bir araç tanımıyorum, motorla yürüyen her iki tekerliye motosiklet denir. Motorun elektrikle çalışması bu gerçeği değiştirmez. Bu ne denenle bu araçlar da motosiklet kategorisinde değerlendirilmeli ve motosiklet için belirlenen yaptırımlara dahil edilmelidir. 

Araçlardan atılan çöpler
Trafikteki bir aracın camı açılıyor, o an arabada bulunan çöp mahiyetindeki şeyler gayet rahat bir şekilde yola atılıyor. Bu olay çoğunlukla arabalar kırmızı ışıkta beklerken gerçekleşiyor ve atılan çöp büyük oranda sigara izmariti oluyor. O an en çok arzuladığım şey ise o izmariti yerden alıp aracın açık camından içeriye atmak. 

Benim dinlediğim müziği herkes dinlemek zorunda
Bence bu tiplerin psikolojik rahatsızlıkları var. Arabada dinlediği müziği sonuna kadar açıp, camların da hepsini indirip geçtiği yollarda müzik yayını yapan sürücüler. Beğenseniz de beğenmeseniz de belli bir süre için o müziği dinlemek zorundasınız. Bu bazen gecenin 3’ünde bile oluyor. Dikkatimi çekti; belli araba markalarının sürücüleri bu tür hareketi yapmaya daha meyilli. Ses bariyerini misli misli aşan bu hadsizlikler gerekli uyarıyla terbiye edilmedikleri müddetçe artarak devam edecektir. Allah bize sabır, yetkililere de kuralları uygulayacak güç versin.

Benim içeceğimin şişesini herkes görsün
Özellikle anayol haricindeki yolların kenarlarına park etmiş, bazen gün batımını seyreden, bazen sohbet eden bazen de sadece vakit geçirmek isteyen insanları görüyoruz. Bu insanlar çoğu zaman yanlarında getirdikleri içecekleri tüketiyor. Boşalmış içecek kaplarını da oracığa bırakıyorlar. Bazıları da gücü yettiğince ileri fırlatıyor. Artık denize mi ulaşır, dağa taşa mı denk gelir orası belli değil! Bazıları daha tuhaf, mekândan uzaklaşmadan önce tükettikleri içeceklerin şişelerini bir güzel kırıyorlar. Alın size bir psikolojik vaka daha. 

Asker uğurlama zamanı gençlerimiz
Her asker uğurlama zamanında çok endişeleniyorum. Gençlerimiz bunu bir kutlama ve eğlence haline getiriyorlar. Buraya kadar normal. Çünkü askerlik her Türk için kutlanarak gidilecek bir yerdir. Fakat bu kutlamaların dozu kaçınca bize yakışmaz bir hal alıyor. Kendi ve karşısındakinin canını tehlikeye atarcasına hızlı sürülen arabalar. Güvenli sürüş imkânı vermeyecek derecede bayraklarla örtülmüş camlar. Kuralsızca devam eden konvoylar. Gerçekten çok büyük tehlike arz ediyor. Gençlerimiz bizim gözbebeğimiz. Eğlenmek ve kutlamak da onların hakkı ama başlarına bir şey gelmemesi için biraz daha dikkatli olunması gerekiyor. 

Tatilci sürücüler
Hepsi değil tabii ki ama birçoğunun hareketlerinden ve araba sürüşlerinden edindiğim izlenimi cümleye çevireyim: “Ben tatildeyim, bana katlanacaksınız. Bütün Fethiye benim rahat bir tatil geçirmem için kahrımı çekecek. Kuralları benim için esnetin”. Evet, bu türlü tatilci sürücüler azımsanmayacak kadar var. Trafikte tatilci ayrıcalığı diye bir kural olmadığını düşünüyorum. Sizi bilmem ama bu “tatilci tiplemesi” benim sabrımı sonuna kadar zorlar bir hale geldi. Hele bu tiplerin takındığı kasıntılı davranışlar çoğu zaman tahammül edilemeyecek bir hal alıyor.
Yarı şaka yarı ciddi anlatmaya çalıştım, gördüğüm eksik ve yanlışları. Aslında her birisi için uygulanabilecek kanun ve kurallarımız var; yeter ki uygulanabilsin.
Unutmayalım, burası bir şehir ve şehirde yaşamanın da kuralları vardır. Uymayanlar uyarılır. Uyarıldığı halde uymayanlar da hatanın bedelini öder. 
Fethiye’miz sadece güzel bir fiziki coğrafyadan ibaret değildir. Onu “Fethiye” yapan medeni toplumsal değerler de göz ardı edilmemelidir. Fethiye yıllardan beri şehir kültürünü özümsemiş, onu yaşayan, yaşatan ve kişiye saygıyı toplumsal iletişimin merkezine oturtabilmiş bir yerdir. Sonradan dahil olanlar ve olacaklar bu gerçeği unutmamalıdır.
Fethiye’mize yakışır bir şekilde kurallara uyulduğu, uymayanların da denetim ve yaptırımla karşılaştığı günlerde yaşamak dileğimle…
 

      

Yorumlar 1
Murat ÜSTÜN 31 Ağustos 2020 12:42

Hocam yazdıklarınızın hepsine katılıyorum, kaleminize sağlık.

Yazarın Diğer Yazıları