
Corona Virüs ve Salgını
Mustafa Saatcı / Mavi Köşe
- 5528
Geçen haftadan beri gündemle ilgili yazmaya çalışıyorum. Bu hafta da dünya gündemini tam anlamıyla sarsan Corona virüse değineceğim. Latince anlamı “zehir” olan virüs üzerine yapılan tartışmalar hâlâ devam etmektedir. Bu tartışmalardan en önemlisi de virüslerin canlı olup olmadığıyla ilgilidir. Bu tartışmaya fazla girmeden, virüsleri canlıya yakın proteinler olarak niteleyip yolumuza devam edelim. Virüsler bakteriler gibi değillerdir; üremek için mutlaka canlı hücreye ihtiyaç duyarlar. Üreme esnasında da hücreyi hasta ederler ve çoğunlukla öldürürler. Bakterilerden oldukça küçük olup, ancak elektron mikroskobuyla gözlemlenebilirler. Bazıları sadece bitkileri, bazıları sadece hayvanları, bazıları sadece insanları infekte (hasta) ederler. Bazı virüsler ise hem hayvanları hem de insanları infekte ederler; kuduz ve kuş gribi virüsleri bu gruba dahildir. Virüsler sahip oldukları yapıyı değiştirerek farklılık kazanabilir ve hayatlarına bu yeni farklılıkla devam edebilirler; bu da onlara karşı daha önce üretilen aşıları etkisiz kılar. Bu durum, virüsün ilk salgın yaptığı andaki bulaşma ve ölüm sayısını artıran bir özelliktir.
Yazımıza konu olan Corona virüs ise hayvanlar arasında oldukça yaygın olarak bilinen bir virüs grubudur. Virüsü kaplayan protein dokusundan dolayı, Latince taç anlamına gelen “corona” ismi verilmiştir. Hem çiftlik hayvanları hem de pet hayvanları bu virüsün sebep olduğu infeksiyonlara maruz kalabilirler. İnsanlarda ise çok yüzeysel soğuk algınlığından, şiddetli semptomlara kadar farklı düzeyde seyredebilir. Tıpkı diğer virüsler gibi öksürme, hapşırma, tükürme gibi sebeplerle çevreye virüs saçılır; öksürük ve hapşırık durumlarında ağız ve burun mendille kapatılmalıdır. Virüs, hasta kişilerle temas halinde de bulaşabilir. Dünya genelinde daha önce de tehditkâr duruma ulaşan SARS (Severe Acute Respiratory Syndrome) da aynı virüs grubunun sebep olduğu bir infeksiyondur. Kişisel önlem olarak eller sık sık yıkanmalı, kirli ellerle yüz çevresine ve gözlere dokunulmamalıdır.
Virüsün Çin’de çıkması farklı şekillerde yorumlansa da 02.02.2020 tarihli New York Times’ta yayınlanan bir makalede salgının çok daha önce tespit edildiği fakat teşhisi koyan doktorun hükümet yetkililerince baskı altına alınıp, yaptığı bildirimin yanlış olduğunu kabul etmesinin istendiği belirtiliyor. Böylece salgın henüz büyümeden kontrol altına alınacakken, bu olay nedeni ile büyüyerek dünya gündemindeki yerini alıyor. Bu olay bana Şeyh Edebali’yi hatırlattı. Ne diyordu Edebali: “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” Ama Çin, evveliyatından beri devlet için insanı feda edebilecek bir zihniyete sahip olduğundan dolayı, böyle bir davranış sürpriz olmasa gerek. Oysaki vatandaşı yapı malzemesi devleti ise ziyadesi ile kutsal bir yapı olarak gören her sistem, er ya da geç bunun yanlışlığını anlayacaktır. Tarih bu yanlışlığı geç fark eden sistemlerin mezarlığıdır.
Çin SARS konusunda da dünyayı geç bilgilendirmesinden dolayı zaten sabıkalı. Wuhan’da Corona virüs tespitinden sonra, karantina başlayana kadar geçen sürede olabilecekler gerçekten çok ürkütücü. Şu bir gerçek ki bu salgın SARS’a göre çok daha hızlı yayılıyor. Ayrıca Çin’in sabıkasından dolayı, şu anda Çin tarafından bildirilen vaka ve ölüm sayılarına da şüpheyle bakılması gerekir.
Diğer taraftan dünyada her yıl 50 - 60 bin insanın grip (influenzea) sebebiyle hayatını kaybettiğini biliyoruz. Aynı şekilde paraziter hastalıklardan ölenler ise 100 binlerle ifade ediliyor. Yirmi birinci yüzyılda insanlar hâlâ sıtmadan ölüyorlar. Sigaranın doğrudan ve dolaylı olarak sebep olduğu ölüm vakalarına değinmek bile istemiyorum. Tabii ki kabul edilmesi gereken bir nokta da virüs salgınının nelere sebep olabileceğinin tam olarak bilinmemesinin oluşturduğu kaos. İşte bu nokta virüsün korkulacak tarafı olmaya devam ediyor.
Bir başka gerçek de bu salgından dolayı Çin ve dünya ekonomisinde bir takım keskin değişimlerin yaşanacağıdır. Çin’e yapılan uçak seferlerinin iptali ve ülkelerin Çin’deki vatandaşlarını geri çekmeleriyle başlayan bu süreç ilerleyen günlerde Çin’den mal alımının da durdurulabileceğine işaret etmektedir. Bu da Çin ekonomisini olumsuz olarak etkilerken, dünyanın farklı yerlerinde yeni pazarlar oluşmasına sebep olacaktır.
Ekonomi demişken, ülkemize Çin’den ithal edilen ayçiçeği (çiğdem), pirinç, domates konservesi, zencefil, ceviz, kalamar ve sarımsak gibi gıdaların akıbetinin ne olduğu veya ne olacağı konusu da bizi doğrudan ilgilendirmektedir.
Şehrimiz açısından da farklı bir turizm konseptiyle, ciddi bir gelir kapısı açan Çinli turizminin de bu durumdan etkilenmemesi mümkün değildir.
Bütün bu sebeplerden dolayı Corona virüs salgını olabildiğince geniş bir bakış açısı altında değerlendirilmeli, virüs ve etkisi doğru olarak tanımlanmalı, sağlık, sosyal ve ekonomik açıdan gerekli tedbirler buna göre alınmalıdır. Her şeyden önce konu ne çok abartılmalı ne de hafife alınmalıdır.
Neticede bu salgının kaynağı bir virüstür. Virüse karşı uygulanacak koruma basitten komplekse kadar gidebilir. Bizim bireysel olarak yapabileceklerimiz ise temel sağlık ve temizlik kurallarına harfiyen uymaktır. Zaten bunlara uymak birçok sorunu başlamadan bitirecektir.
Bu salgınla birlikte çok konuşulan komplo teorileri sayesinde, uluslararası terminolojiye biyo-politika veya politik biyoloji gibi kavramların da gireceği kesindir.
Sağlıkla kalın.