Mustafa Saatcı / Mavi Köşe

Çevreci Piknik ile Taş Ocağına HAYIR

Mustafa Saatcı / Mavi Köşe

  • 1178

Geçen pazar günü Fethiye’min özgür ve haksızlığa boyun eğmez ruhu yine gösterdi kendini. Yerlisiyle, yenisiyle Fethiye’m el ele verdi doğayı korumak için. Çocuklarımızdan emanet aldığımız dünyamızı, emanete hıyanet etmeden asıl sahiplerine geri vermek için, dur dedi doğayı tahrip planları kuranlara. Kadınıyla erkeğiyle, yaşlısıyla genciyle çok bilinci bir topluluk vardı orada. Şadiye Teyzem seksen yedi yaşında olmasına rağmen sandalyesiyle geldi ve dimdik oturdu, ben de buradayım dedi. Böyle bir protestoyu “piknik” kavramı içinde gerçekleştirmek gerçekten çok akılcıydı. Düşünsenize, piknik deyince aklımıza doğada otlar üzerine serilmiş bir örtü üzerinde içilen çay ve yenilen bir kaç lokma gelmez mi? Ama tahrip olan doğa, insanlara ve özellikle çocuklara piknik mutluluğunu tatmalarına bile izin vermeyecektir. 

Üzümlü’den Nif’e doğru giderken Cahit Beğenç Amcamın İncirköy’ünü tepeden gören virajın hemen üstündeki Beldibi’nde yapıldı piknik. Kırçıllı mevkiinde açılacak taş ocağını protesto etti piknikçiler. Bu faaliyetin gerçekleşmesine katkı verenlerden Koru muhtarı Sayın Nurettin Göztepe, İncirköy muhtarı Sayın Orhan Orhon ve Üzümlü muhtarı Sayın Erkan Arıcan da oradaydılar. Onlara ve bütün katkı verenlere yürekten teşekkürler.  Çok güzel bir tesadüfle karşılaştım orada. Bir keçi sürüsü de piknik alanının çevresinde dolanıyordu. Biz de protestoya geldik, biz de evimizi korumaya geldik der gibi, bir o yana bir bu yana koşturuyorlardı. Bir de bize orman zararlısı dersiniz, bakın bakalım bir keçinin gezdiği dağlara, bir de taş ve mermer ocağı açılmış dağlara. O zaman görürsünüz kimin orman zararlısı olduğunu diyorlardı sanki.

Evet, sevgili hemşehrilerim, şehrimiz hızla büyüyor ve nüfusumuz da normalin üstünde bir oranla artıyor. Bu durumda doğa tahribi, rant ve betonlaşma ile karşı karşıya kalıyoruz. İnsani ihtiyaçlarımızı doğayla savaşmadan karşılama yoluna gitmeliyiz. Çok sevdiğim bir söz var: “İnsan doğayla savaş halindedir, kazandığı anda kaybedecektir” der. Umarım bu savaşı hiç kazamayız.

‘’Hepimizin bir annesi vardır o da topraktır.’’ diye söylemiştir Victor Hugo. Toprak, insanoğlunun mayasıdır. Toprak, insanoğlunu geldiği ve gittiği yerdir. Toprak, kutsaldır.

Bâkir ve bereketli coğrafyasıyla nice medeniyetlerin sahip olmaya çalıştığı ve sahip olamayanların gıpta ettiği Anadolu’muza şöyle bir göz attığımızda, doğanın bize nasıl da cömert davrandığını, nasıl da elinde ne varsa bizlere sunmaya çalıştığını idrak etmemiz pek de zor olmayacaktır. Yüce dağlarıyla, engin denizleriyle, coşkun ırmaklarıyla, cıvıl cıvıl ormanlarıyla, havası tertemiz yaylalarıyla doğa ana şefkatli kollarını bize koskocaman açmıştır. Biz insanlar ise, diğer canlıları tenzih ederek söylüyorum,  nankörce kıvrılmış uzanmaktayız o kolların arasına.

Aristoteles’in deyimiyle gençlere kuvvet, yaşlılara hikmet verir doğa. Fakat bizim bazı yetkili yaşlılar hikmet almaya pek yanaşmadı, yanaşmıyor. Uzun yıllardır gözlerimizin önünde ‘’atalarımızın mirası, torunlarımızın emaneti’’ can çekişiyor. Dilsiz hayvanlara bile hürriyet vererek bağrına basan doğa, eşref-i mahlûkat tarafından yok edilmekte.

Tepelerimiz delik deşik vaziyette. Dağlarımızın o yemyeşil eteklerine taş ocakları çakılıyor. Binlerce dünya bir anda yok oluyor. Yeşillikler solup toz dumanda kayboluyor. Torunlarımızın emaneti umursanmadan sağa sola peşkeş çekiliyor.

Fethiye’m, doğana, toprağına, yeşiline, çevrene yani çocuklarının emanetine sahip çıkmaya hep devam et. Para için, rant için, menfaat için gerçek evin olan doğaya kıyanlara, bu Pazar olduğu gibi dur de. Söyle onlara “para yenmez”.

Bu haftaki satırlarımı rahmetli Abdurrahim Karakoç’un tam da yazımıza uyan bir şiiri ile bitirmek istiyorum:

Sevgi, dağ zirvesi; kin, dipsiz kuyu

Karıştan kısadır hayatın boyu

Kirletirse şayet toprağı, suyu

Göğsünden vururum kendi gölgemi. 

 

[email protected]

  

Yazarın Diğer Yazıları