Mustafa Saatcı / Mavi Köşe

Aktif ve Pasif Eğitim

Mustafa Saatcı / Mavi Köşe

  • 3153

Eğitim ve öğretim sistemimiz, üzerinde en çok konuşulan ve en çok yorum yapılan konuların başında gelir. Okul ve derslik yetersizliği, öğretmen eksikliği, atama bekleyen yeni mezun öğretmenler, pedagojik formasyon almış fen - edebiyat fakülteleri mezunları, öğretmen maaşları, süreklilik arz etmeyen sınav sistemleri, rekor sayıda Milli Eğitim Bakanı değişiklikleri, köy okulları, taşımalı eğitim… Bu saydıklarımızı rahatlıkla artırıp bu haftaki köşemi sadece eğitimin kamuoyunda tartışılan konularını sıralamakla doldurabilirim. Bütün bu sorunlar yumağının içinden sıyrılıp bakınca eğitim sistemimizin bütün paydaşlarında iki önemli eksiklik görüyorum: İdealistlik eksikliği ile pasif öğrenme ve öğretmenin getirdiği tekdüzelik. İdealistlik konusunu derinlemesine ayrı bir yazımda irdeleyeceğim için ona hiç değinmeyeceğim.

Eğitim - öğretim sistemimizi adına müfredat ve ders kitabı dediğimiz çerçeveler içine öyle bir sıkıştırmışız ki çıkarabilene aşk olsun. Böyle olunca öğrenilmesi ve öğretilmesi gereken konular müfredatta belirtilenler ile ders kitaplarında yazanlardan ibaret oluyor. Hâl böyle olunca, ders kitabını bitiren öğretmen amacına ulaşıyor; ders kitabındaki bilgileri %50 oranında öğrenen öğrenci de sınıfını geçiyor. Sonra bu sistemde yetişen öğrencilerimiz dünyadaki akranlarıyla birlikte bir değerlendirmeye alınıyor ve içimizi acıtan sonuçla yüzleşiyoruz: 72 ülke arasında temel beceriler kapsamında çocuklarımız ilk 50’ye giremiyor. Daha acısı ise 2003’te 35. olarak tamamladığımız bu sıralamada 2015’te ilk 50’de bile yer alamamamız. Evet, tahmin ettiğiniz gibi PISA verilerinden bahsediyorum.

Rakamlar çok önemlidir; eğer ölçüyorsanız, rakam elde edersiniz. Eğer rakam elde ederseniz, kıyaslarsınız. Eğer kıyaslarsanız, eksiğinizi teşhis edersiniz. Teşhisin gerektirdiği doğru tedaviyi uygularsanız, başarıyı yakalarsınız. Bu sebeple, gerçeklerin acı tarafını görüp gereğini yapmaktan kaçınmamalıyız. Hani denir ya ‘’Aynanın kırılmasını istemiyorsan gerçeklere tutma.’’ Varsın kırılsın; ayna tutmazsak, kıyaslamazsak eksikliği göremeyiz. Eğitim - öğretim sistemimize kaynak aktarılıyor, güzel binalar yapılıyor, taşımalı eğitime devam ediliyor, elektronik cihazlar ve bilgisayarlar sınıflara giriyor. Ama başarı gelmiyor. Niye? Bunun cevabını tek bir gerekçeyle açıklamamız imkânsızdır. Ama gönül rahatlığı ile söyleyebilirim ki pasif (edilgen) sistem bunlardan birisidir.     

Müfredat, ders kitabı ve sınıf üçgenine sıkışmış bir sistemden aktif öğrenme bekleyemeyiz. Ülke çapında bir müfredat mutlaka olmalı; ama belli konular dışında esnek olmalı ve uygulayıcılar, yani öğretmenler, o müfredatı her bir öğrenciye icabında ayrı ayrı uyarlayabilmeli. Çünkü her bir öğrenci ayrı bir dünyadır ve ona göre eğitim - öğretim alması gerekir.

Aslında eğitim camiamız bu olayı ‘Howard Gardner’ın çoklu zekâ kuramı’ olarak yakından tanımaktadır. Yani öğrencileri farklı yetenekleri ile ön plana çıkarmak... Yoksa farklılıkları törpülenmiş bireyler yetiştiren bir sistemden, dünyadaki akranlarıyla yarışacak öğrenciler çıkarmasını bekleyemeyiz. Daha da önemlisi, eğitim - öğretim hayatına devam eden gençlerimizin üçte biri mutlu değil; bu oran, OECD ülkelerindeki gençler için belirlenen ortalamanın tam 3 katı. Yani yavrularımız, dünyadaki yaşıtlarından hem başarısız hem de mutsuz. Bu gerçek karşısında canı acımayan bir tek ebeveyn, bir tek eğitimci hatta bir tek ferdimiz var mıdır?

Bütün bu sorunlara köşemdeki bir yazıyla çare üretmem tabii ki imkânsız; ama şunu söyleyebilirim: Öğrettiğinden daha fazlasını öğrenebilen öğretmenler tarafından eğitilmiş araştırmacı, eleştiren ve sorgulayan öğrenciler yetiştirmeye başlamamız bu sorunun çözümü için atılacak olan ilk adımdır. Böylece öğrenciler, ‘hazır bilgiyi’ değil ‘bilgiye ulaşmanın yollarını’ öğrenecekler ve aktif öğrenmenin tadına varacaklardır. İşte o tadı alan öğrenci dünyanın herhangi bir yerindeki akranıyla rahatlıkla yarışıp başarı elde edebilecektir.

Fethiye’miz neredeyse bir aktif öğrenme cennetidir. Biyoloji derslerimiz seralarda, balık pazarında, caretta caretta yuvalarının bulunduğu sahillerde, baharda bin bir çiçek açan kırlarımızda rahatlıkla yapılabilir. Amintas Mezarları, çevremizdeki antik kentler, kordondaki antik tiyatro, Ahmet Gazi Türbesi, Şehit Fethi Bey heykeli, Fethiye Kalesi tarih dersleri için ideal mekânlardır. Coğrafya dersi için gerekli birçok oluşum neredeyse mevcuttur. Düşünsenize bir kere Babadağ’ın zirvesinden aşağıya bakarak anlatılan bir coğrafya dersi unutulur mu?   Tersane sanki fizik için hazırlanmış bir laboratuvar. Salı ve Cuma pazarı Türkçe’den sosyolojiye, matematikten kimyaya birçok ders için farklı fırsatlar sunar. Kilometrelerce uzanan sahil bandımızda ve sonundaki yeni parkımızda beden eğitimi dersini işlemeye doyulur mu? Hele İngilizce dersleri için tam bir fırsatlar zinciridir. İlçemizdeki İngilizlerin çarşamba günleri kordonda kurdukları kermes de İngilizce öğreniminde kolaylıklar sağlayabilir. Bu uygulamalar ilçemizde en azından bir pilot araştırmayla test edilebilir.

Eğitim - öğretim çağındaki çocuklarımızın ve öğretmenlerimizin ilçemizin her bir köşesini sınıfa çevirmeleri dileğimle…

Aktif kalın!

[email protected]

Yazarın Diğer Yazıları