Mesut Koç

YORUMSUZ İKİ HİKÂYE

Mesut Koç

  • 7154

Sanal Ortam köşemizde her perşembe sizlerle birlikteyiz. Duygu ve düşüncelerimizi siz değerli okurlarımızla paylaşma imkânı sağlayan Gerçek Fethiye Gazetesi yönetimi ve çalışanlarına bir kez daha teşekkür ediyorum. Fethiye büyük bir ilçe. Çok sayıda yerel gazete halka ulaşmaya çalışıyor. Bölgemizin haberlerini okurlarına ulaştırıyor. Gerçek Fethiye Gazetesi de ekibiyle her geçen gün büyüyerek, bu kulvarda yayın hayatına devam ediyor. Sıklıkla güncel meseleleri taşıdığımız köşemizde bugün iki ilginç ve orijinal hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Hikayelerin değerlendirmesini de sizlere bırakıyorum. Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya koydurmuş, kendisi de pencereye oturmuş. Beklemeye başlamış. Bakalım neler olacak? Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları, saray görevlileri birer birer gelmişler, sabahtan öğlene kadar. Hepsi kayanın etrafından dolaşıp saraya öyle girer. Pek çoğu da kralı yüksek sesle eleştirir. “Halkından bu kadar vergi alıyor, ama yolları temiz tutamıyor”. Sonunda bir köylü çıkagelir. Saraya meyve ve sebze taşıyan kendi halinde bir çiftçidir köylü. Sırtındaki küfeyi yere indirir, iki eli ile kayaya sarılır ve ıkına sıkına itmeye başlar. Sonunda kan ter içinde kalır ama kayayı da yolun kenarına çekmiştir. Tam küfesini yeniden sırtına alıp gitmek üzere iken, kayanın eski yerinde bir kesenin durduğunu görür. Açtığında bir bakar ki kese altın dolu. Bir de not var içinde, kralın yazdığı. "Bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir." * * * Günlerden bir gün bir baba ve zengin ailesi oğlunu köye götürür. Bu yolculuğun tek amacı vardır, o da, insanların ne kadar fakir olabileceklerini oğluna göstermektir. Köyde çok fakir bir ailenin evinde bir gece ve gün geçirirler. Yolculuktan döndüklerinde baba umduğu cevabı almak üzere oğluna sorar. - “İnsanların ne kadar fakir olabildiklerini gördün mü?" - "Evet!" - "Ne öğrendin peki?" Oğlu cevap verir. - "Şunu gördüm; bizim evde bir köpeğimiz var, onlarınsa dört. Bizim bahçenin ortasına kadar uzanan bir havuzumuz var, onlarınsa sonu olmayan bir dereleri. Bizim bahçemizde ithal lambalar var, onlarınsa yıldızları. Bizim görüş alanımız ön avluya kadar, onlarsa bütün bir ufku görüyorlar." Oğlu sözünü bitirdiğinde babası söyleyecek bir şey bulamaz. Oğlu ekler, - "Teşekkür ederim baba, ne kadar fakir olduğumuzu gösterdiğin için!" Haftaya yeni yazılarda buluşuncaya kadar sağlık ve mutlulukla kalın, hoşcakalın.

Yazarın Diğer Yazıları