KALİTE VE KALİTESİZLİK ÜZERİNE
Mesut Koç
- 2494
Yalnız yaşaması mümkün değildir. Kendisi gibi diğer insanlarla sosyal bir yapının içerisinde tamamlanır. Yüzlerce varyasyonu olan ilişkiler ağı içindedir. Olağan ya da gönüllü katıldığı yapılar içerisinde çoğu zaman uyum içinde varlığını sürdürürken bazen çatışma yaşar. Birçok açıdan değerlendirilebilecek bu durumun bir düzlemi de kalite ve kalitesizliktir. Yıllar önce okuduğum Ahmet Akgül’ün bir makalesini hala saklarım. Kalite ve kalitesizliğin birbirlerine olan ilişkisini özetler niteliktedir. Bir bölümüne yer verdiğim yazıyı birlikte okuyalım. “Kalitesizlik kaliteye düşmandır. Seviyesizlik seviyeye hasımdır. Çünkü hakikinin yanında sahtesi sırıtacak, orijinalinin yanında taklidi belli olacaktır. Bunun içindir ki “ay, yıldızlardan hoşlanır ama güneşe tahammül edemez. Zira yıldızlar içerisinde melik, güneşin yanında ise silik ve sönüktür”. Aşağılık kompleksi içinde kıvranan insanlar bayağılığının farkında olan şahıslar kaliteli ve karakterli kimselerden hoşlanmazlar. Mevcutlardan daha farklı ve faziletli görünmek, başkalarından seçilmek ve sivrilmek için hep seviyesiz ve beceriksiz insanlar arasında bulunsun isterler. Hatta bu tipler, hasbelkader şayet tayin ve tercih etme makamında bulunurlarsa kendilerini gölgede bırakacaklardan korktukları çaplı ve başarılı kimselere fırsat vermezler… Korkak ve metanetsiz kimseler, ciddiyet ve cesaret ehlini, Akılsız ve anlayışsız tipler, marifet ve feraset ehlini, Sabırsız ve samimiyetsiz kimseler, teslimiyet ve sadakat ehlini, Laçka ve laubali tipler ibadet ve istikamet ehlini, Tembel ve beleşçi tipler gayret ve hizmet erlerini asla sevmezler ve çekemezler. Üstelik bunlara “gösteriş meraklısı şöhret budalası” diye saldırmaktan ve karalamaktan da çekinmezler. Tabi “uyuşuk ve pısırık mahlukatlar, küheylan atları hep şımarıklıkla suçlarmış” sözünü boşuna söylememişler. “Bunlar makam ve menfaat peşinde koşuyorlar. Onun için bu kadar çırpınıyorlar” diyenlerin cevabını ise Hz. Mevlana veriyor. “Gonca gülün aşkına ve yüce sevda hatırına bağlara ve bahçelere uçuşan bülbülleri gören keçiler şayet “bunlar otlamak için oralara gidiyor” derlerse buna şaşmayınız. Zira keçiler, güllerin sadece otlanmak için yaratıldıklarını zannederler… Gül koklamayı ve ondaki güzelliğe hayran kalmayı bilmezler ve hele bülbülün aşk davasına hiç akıl erdiremezler!...” Bu tipler insan kıymetini bilmezler. Fazilet ve fedakârlıkları takdir etmezler. Bir başkasına hürmet ve itaat etmeyi içlerine sindiremezler… Tabi, iblis gibi ilim ve ibadetle nice makamlar çıksalar bile Adem’e secde etmedikçe yani fazilet ve hizmet ehlini takdir ve takdim etmedikçe sonunda şeytanın akıbetine uğrayacaklarını düşünmezler. …………………….... Ama ne yazıktır ki, kıskançlık damarı ağır basmaktadır. Pek çok kişi aşağılık duygusundan bir türlü kurtulamamaktadır. Kendi gayret ve marifetiyle yükseleceğine başkalarını körleterek ve köstekleyerek sivrilmeyi arzulamaktadır. Evet, işte bu yüzden kalitesizlik kaliteye düşmandır. Seviyesizlik seviyeye hasımdır. Özel kabiliyet ve marifetlerimizi birleştirip ortak hedefleri gerçekleştirmek, neticede hasıl olan şerefi ve sevabı bölüştürmek varken, birbirimizin ayağına çelme atmak, herkes başarısız olsun ki en başarılı ben görüneyim havasına kapılmak şeytanlık damarıdır. Ve tabiki kıskançlık herkesten önce kendi sahibini huysuz ve huzursuz yapacak ama hiç kimse Allah’ın takdirine ve taksimine mani olamayacaktır. Kardeşlerinin kin ve hasedi, Hz. Yusuf’a geçici bir sıkıntı vermiş olsa bile, neticede onun Mısır’a sultan olmasına mani olamamış, hatta bu mutlu sona ulaşmasına zemin hazırlamıştır…. Çünkü Hak zeytinyağı gibidir. Onu altta tutmak ve boğmak için üzerine ne kadar su dökerseniz dökün, o yine üste çıkacaktır. Ve tabii çaresi yok, herkes ancak kendi tiyniyetine yakışanı yapacak ve herkes kendi niyetinin karşılığını bulacaktır.” Yeni yazılarda buluşuncaya kadar sağlıklı, huzurlu ve mutlu kalın. Hoşcakalın.