Mesut Koç

BÜYÜKŞEHİR YASA TASARISI ÜZERİNE (2)

Mesut Koç

  • 3394

Yerel yönetim kademelerinde birçok değişiklikler öngören Büyükşehir yasa tasarısı üzerinde önceki yazımızda hükümetin gerekçelerine yer vermiştik. Bu yazımızda ise bu tasarıya karşı çıkanların üzerinde durduğu noktalara bakalım. Kapanacak belde belediyeleri ve köyler açısından verilen tepkiler, doğal olarak beklenen bir durum. Bizim burada mercek altına aldığımız karşı olma fikri zeminde olanlardır. Mecliste gurubu bulunan siyasi partilerden CHP ve MHP tasarıya karşı çıkıyor. Ana muhalefet partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “tasarının içinde insan yok” ifadesi ile yerel yönetimlerin demokrasinin beşiği olduğunu ve bu tasarının siyasi olduğu eleştirisini yapıyor. Yine, ana muhalefet partisi CHP Genel Başkan Yardımcısı Nihat Matkap aracılığıyla tasarıyı skandal olarak ifade ediyor ve genel kurulda değiştirmek için tüm güçlerini kullanacaklarını ifade ediyor. Muhalefet partilerinden MHP, Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin yazılı açıklamasıyla tasarıyı federe devlet modelinin prototipi olarak nitelendirerek tasarının Türkiye’nin gündeminden çıkarılması gerektiğini savunuyor. Bahçeli aynı açıklamasında; Türk yönetim sisteminin üzerine yaslandığı merkezi kontrol ve üniter özelliklerin aşama aşama elenme ve eritilme riskiyle karşı karşıya olduğunu ve bu tasarı ile federe devlet modelinin prototipi planlanmış ve bölgesel bazda hemen hemen her yetkiye haiz olacak derebeyleri ihdas edilmesinin önünün açılacağını söylüyor. Büyükşehir belediye sınırlarının, il sınırına çekilmesinin, fiilen bölgesel yönetim ve eyalet sistemine geçişin sondan bir önceki durağı olacağını savunuyor. Siyasi partilerin yanı sıra sivil toplum kuruluşları da tasarı ile ilgili görüşlerini kamuoyuna sundu. Türk İdareciler Derneği Genel Başkanı Saffet Arıkan Bedük tasarının federal yapı, otonomi, özerklik gibi tartışmaları beraberinde getireceğini vurgulayarak tasarının gerekçesinde açıklanan görüşün tam aksine; Kocaeli ve İstanbul örneklerinin ülke geneli için geçerli olmadığına İstanbul ve Kocaeli’nde kentte sunulan hizmetlerin koordinasyonunu gerekli kılacak yapılanmanın mevcut olduğuna fakat yeni kurulacak büyükşehirlerin hiçbirinde koordinasyon gerektirecek hizmet bütünlüğünü zorunlu kılan fiziki koşullar bulunmadığına dikkat çekiyor. Yerel Yönetim Araştırma Yardım ve Eğitim Derneği, tasarının 29 il için devletin toprak üzerindeki örgütlenmesini kökten değiştirdiğini ve bu değişikliğin sadece idari bir değişiklik olmadığını iddia ediyor. Anayasada idarenin bütünlüğü ilkesi çerçevesinde düzenlenmiş bulunan merkezi yönetim-yerel yönetimler ilişkisinin iki farklı şekilde fiilen yeniden tanımlandığını belirtiyor. Tasarıya ilişkin akademik görüşler de dikkate değer. Bunlardan, Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. M. Akif Çukurçayır, tasarının Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartına karşı önemli ayrılıklar içerdiğini belirtiyor. Büyükşehir modelinin günümüzde güçlü başkan zayıf meclis anlayışına dayalı olduğunu söyleyen Çukurçayır, il genelinde yetkili olacak olan bir yerel yönetim biriminin belediye olarak tanımlanıp tanımlanamayacağını sorarak bunun bir tür federalizm ya da küçük bölge yönetimi çağrışımı yaptığını ve Büyükşehir belediye başkanlarının da bir anlamda doğal olarak eyalet başbakanı olarak algılanacaklarını vurguluyor. Eleştiri ve karşı görüşler elbette bunlarla sınırlı değil ancak ana hatlarıyla bu çerçevede özetlenebilir. Olması gereken; mecliste bu kanunu mümkün olabilecek en büyük oranlı mutabakatla hayata geçirebilmektir. Bu ise ülkemiz gerçekleri açısından elbette kolay değildir. Büyükşehir konusuna devam edeceğiz. Haftaya yeni yazıda tekrar buluşuncaya kadar sağlık ve mutlulukla kalın, hoşcakalın.

Yazarın Diğer Yazıları