Son Ümidim Osman Abi
KONUK YAZAR
- 1452
Ben bu maceraya 1990 yılında başladım. O zamanlar yetkililer Fethiye Körfezinin yavaş yavaş dolmakta olduğunun farkına varmış buna çözüm yolları arıyorlardı. Ben de bu konuda az çok bilgi sahibi birisi olarak devreye girdim ve çeşitli etkinliklerde görüşümü belirttim. Hatta bir seferinde Mustaf Şıkman Bey ile paçaları sıvayarak Şat burnunda denizin içine doğru şöyle yetmiş seksen metre kadar yürüdük. Amacımız denizin dolmakta olduğunu göstermekti.
Bu arada Mut Deresinden gelen kumun çok kaliteli olduğu, bunun yıkanıp tuzlarından arındırılarak inşaatlarda kullanılabileceği görüşü aklıma geldi. O sırada Eşen Çayından kum alabilmek içim çeşitli şahıslar rekabete girmiş, aralarında kavgalar oluyordu. Böylece hem kavgalar biter, hem de denizin dolması bir ölçüye kadar önlenebilir diye düşündüm. Bu düşüncemi çeşitli forumlarda dile getirdiysem de uygulayan olmadı.
Böylece 2010 yılına geldik. Fethiye'ye kruvaziyer gemilerin yanaşması için liman yapılması projesi konuşuluyordu. Hatta bazı kuruluşlar ciddi projeler yapıp kamuoyunda tartışmaya açtı. Biz de o zaman TEMA Vakfı temsilcisi olan Okyay Tirli Bey ile Kanal F Televizyonunda bu konuyu karşılıklı değerlendirdik. Sonunda anlaşıldı ki körfez temizlenmeden bir yanaşma yeri yapma imkanı bulunmamaktadır. Bunun üzerine liman projeleri rafa kalktı ve körfezin dolmasının nasıl önleneceği konuşulmaya başlandı.
Bu konu zaten gündemimdeydi. Körfezi dolduran ana erozyon kaynağının Karaçulha Hali çevresi ve Kayıkseki yolu çevresi olduğunu biliyorduk. Hemen fotoğraflayarak bir rapor halinde o zamanki sayın kaymakamımıza sundum. Daha sonra aynı görüntüleri o günlerde Fethiye'yi ziyaret eden Çevre Bakanı Veysel Eroğlu'na da ilettim.
Aradan bir yıla yakın süre geçti, ben erozyon kontrol çalışmaları ne zaman başlayacak diye beklerken bir de baktım ki Mut Deresinin beton kaplama işi ihale edilmiş. Anlaşılan birileri erozyon kaynağının dere yatağı olduğunu devlete kabul ettirmişler, devletimiz de bunu betonla kaplarsak iş biter diye düşünmüş. Aslında dere yatağı doğal haliyle dağlardan gelen çamuru tutma görevi yapıyordu. Yazın dere içinde büyüyen ot ve çalılar ilk yağışla gelen malzemeye doğal bir set oluşturuyor ve denize ulaşmasını engelliyordu. Kışın dolan dere yatağı ise yaz başında temizlenerek eski haline getiriliyordu. Yatağın betonlanması ise çamurun kolaylıkla denize ulaşmasını sağlamaktan başka bir şeye yaramayacaktı. Zamanın belediye Başkanı Behçet Bey de bu görüşüme katıldığını beyan etmişti.
Yıl 2013, Fethiye'ye gelen milletvekili Ali Boğa ile bu konuyu konuşmaya çalıştım. Ancak bir kısım Ak Parti yöneticilerinin engeliyle karşılaştım. Tahminim onlar Fethiye ile ilgili basından çatlak ses çıkmasını istemediler, milletvekiline sayenizde her şey güzel biçiminde bir mesaj vermek istediler.
Sonunda dere yatağı baştan aşağı betonla kaplandı. Bu arada hiç gereği olmadığı halde çevresindeki yüze yakın zeytin ağacı DSİ yetkilileri tarafından katledildi. Her konuda feryat eden çevreciler nedense bu katliama seyirci kaldı.
Dere betonla kaplandı ama çamur gelmeye devam ediyor. Körfez her geçen gün eskisinden daha hızlı bir şekilde doluyor. Siyasi partiler seçimlerden önce körfezi temizleme konusunda çeşitli vaadlerde bulundular. Şimdi görev Alim Bey'de. Ben bunu AB fonlarından alacağım destekle temizlerim diyor. Hayırlısı olsun, ama körfeze çamur akışını önleyemedikten sonra temizlemek neye yarar.
Biz geçtiğimiz gün körfezdeki erozyon kaynağı bölgeyi ve bu bölgede erozyonun nasıl önlenebileceği konusundaki görüşlerimizi Fethiye Belediyesi yetkililerine ilettik. Muski'nin ufak bir çalışmayla erozyonu durdurabileceğini anlattık. Yetkililer bu görüşlerimizi Muski'ye aktaracaklarını söylediler. İnşallah dediklerini yaparlar.
Böylece biz Sayın Osman Gürün'ü de bu işin içine dahil ettik. Osman Abi son şansımız. Şayet o da dediklerimize kulak vermezse ilk yağmurda Şat Burnuna gideceğim. Portatif masayı ve iskemleyi yerleştirdikten sonra oturup şişeyi açacağım. Yağan yağmur altında körfezin doluşunu zevkle seyredeceğim.