Kamil Oktay (Fethiye Müftüsü)

Vatan ve Şahâdet

Kamil Oktay (Fethiye Müftüsü)

  • 1800

Değerli okuyucularım, İstiklâl Marşımızın kabulünün 100. yılı münasebetiyle, 2021 Yılı “Mehmet Akif ve İstiklal Marşı Yılı” ilan edildi. Ayrıca “18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü” olduğundan sözü, her kelimesini ezberleyip gönlümüze nakşetmemiz ve çocuklarımıza vasiyet etmemiz gereken, Çanakkale mahşerini, şehitlik rütbesini ve aziz vatan evladının yiğitliğini en güzel anlatan, kanla yazılan destana bırakıyorum. Hisse almak ümidiyle…
 “Çanakkale Şehitlerine” 
“Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi,
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde -gösterdiği vahşetle “Bu: Bir Avrupalı!”

Eski Dünyâ, Yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer.

Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.

Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkâz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vâdîlere, sağnak sağnak.

Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermîler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdîde güler!

Âsım’ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek.
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Yaralanmış temiz alnından, uzanmış yatıyor;
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd’i...
Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi...
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
“Gömelim gel seni târîhe” desem, sığmazsın.

“Bu, taşındır” diyerek Kâ’be’yi diksem başına;
Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;

Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ’yı uzatsam oradan;
Sen bu âvîzenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,

Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.

Sen ki, a’sâra gömülsen taşacaksın... Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber,
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber”. (M Akif ERSOY)

Haklarını ödemekten aciz olduğumuz, mekânları cennet ve Peygamber kucağı olan Şehitlerimizi ve Gazilerimizi rahmet, minnet ve şükranla yâd ediyorum. Allaha emanet olun. 
 

Yazarın Diğer Yazıları