Kamil Oktay (Fethiye Müftüsü)

Kutlu yolculuk, isra ve miraç

Kamil Oktay (Fethiye Müftüsü)

  • 2069

Değerli okuyucular, biz insanlara umut aşılayan güzel sözlerden bir tanesi de “kul sıkışmayınca Hızır yetişmez” cümlesidir. Yani sıkıntıda olan, dara düşen ve kendisine inananlara Yüce Allah yardım eder, Allah kendine inananı sıkıntıda ve darda bırakmaz. Kul; azim, sabır ve sebatla elinden geleni yapar, çaresiz kalınca “Ya Rabbi! bittim, tükendim” dediğinde, Yüce Allah maddi ve manevi yardımıyla adeta “yetiştim kulum” der. Çünkü O, en doğru zamanı bilir. 
Aşağıda çok kısaca hatırlanacağı gibi, alemlere rahmet ve bizlere en güzel örnek olan Paygamberimiz de türlü sıkıntı ve eziyete uğramış, kendisini koruyan amcası Ebu Talib”i toprağa vermiş, biricik eşini Rahman’ın merhametine uğurlamış, Taif’ten taşlanarak dönmüş ve şehrine, evine gitmesine dahi müsaade edilmemişti. Takatini Rabine arz eden Kutlu Nebi’yi Allah (cc), İsra ve Miraçla katına kabul etti.

Boykot Yılları, Toplumsal Baskının Zirvesi
İslamın gelişini müteakiben Mekke’de üç yıl boyunca gizli davet dönemi yaşanmış, peygamberliğin üçüncü yılından itibaren açıktan davet, başarılı geçen açıktan davetten yaklaşık iki yıl sonra da işkence dönemi başlamıştı. Peygamberimizin amcası Ebu Talip, Mekke müşriklerinin Peygamberimiz öldürme kararı aldıklarını anlayınca, Müslümanları kendi mahallesinde topladı. Müşrikler; “Müslümanların barış teklifini kabul etmemek, onlara acımamak, kız alıp-vermemek, mal alıp-satmamak, konuşmamak, görüşmemek, evlerine girmemek” üzere boykot yıllarını başlattılar. (Ayrıntılı bilgilere siyer kaynaklarından ulaşılabilir.)
Hüzün Yılı
Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’i, çocukluğunda ve gençliğinde yalnız bırakmayan zor günlerinde yanında olan, O’nu himaye eden amcası Ebû Tâlib ve kendisiyle yirmi beş yıl mutlu bir hayat sürdüğü hanımı, altı çocuğunun ve bizim de annemiz Hz. Hatice (r.anh), üç gün arayla vefat ettiler. Onların ölümü Rasûlüllah’ı ve müslümanları son derece üzdü. Bu sebeple bu yıla senetü’l-hüzn (üzüntü yılı) adı verildi. 

Kutlu davete taşla karşılık veren Taif, 
Amcası ve zevcesinin vefatlarının ardından, Hazreti Peygamber’e yapılan zulüm ve baskılar iyice arttı, düşmanca saldırılar, vahşet derecesine ulaştı. Allâh Resulü, yanına Hz. Zeyd’i (r.a.) de alarak Tâif şehrine gitti. Orada on gün kaldı. Tâiflilere İslâm’ı anlattı. Onları tevhîde dâvet etti. Fakat bu dâvet, Kureyşliler gibi putperest bir kavim olan Tâiflilerin arasında da şiddetli bir fırtına kopmasına sebep oldu. Önce alay ettiler. Sonra hakarete başladılar. Ardından da kölelerini Allâh Resûlü’nün geçtiği yolların iki kenarında sıra yapıp O’nu hakaretlerle taşlattılar. Merhamet Peygamberi, uğradığı bu feci muamele karşısında bile beddua etmeyip ellerini açarak: “... Rabbim! Kavmime hidayet ver; on¬lar bilmiyorlar,” diye dua etti.

Yücelere Kutlu Yolculuk,
Kısaca aktarmaya çalıştığımız bu zorlukların ardından, Allahlın Peygamber Efendimize eşsiz ikramı olan İsra ve Miraç, bütün perdeleri, zaman ve mekân onlayışını ortadan kaldıran, idraklerin ötesinde ve tamamen ilâhî ölçülerle gerçekleşen bir lütuftur. 

Peki, bize düşen nedir? 
Bizler şu geçici dünya hayatında akla hayale gelmeyecek zorluklarla karşılaşmış, tüm dünyayı etkisi altına alan salgın sürecinde bütün imkânlarımızı yitirmiş, her an yanımızda olan bize destek verenleri, ailemizi kaybetmiş olabiliriz. Bizlerin vazifesi; İman varsa imkân vardır. Mülkün sahibi Allah’tır, veren de O, alan da O. İmtihanlar yeni fırsatlar doğurur, deyip hayata dört elle sarılmaktır.

Yaradan’a kul olmak, gerçekte hür olmak değil mi? 
Maddiyattan evvel asıl ihtiyacımız şunlar değil mi? 
Şirkten arınmış katıksız bir imanımız olmalı, Rabbimizin emirlerine “işittik ve itaat ettik” diyerek teslim olmalıyız. Bizlerin manevi yükselişine vesile olan, dinimizin direği ve adeta mü’minin miracı namaz ibadetinde de hassas olmalıyız. Bunları yaptığımızda, biliyor, inanıyor ve ümit ediyoruz ki; unutur veya yanılırsak Rabbimiz bizi cezalandırmayacak. Bizden öncekilere yüklediği gibi bize de ağır yük yüklemeyecek. Üstesinden gelemeyeceğimiz şeylerle sorumlu tutmayacak. Bizi bağışlayacak, ayıplarımızı örtecek ve bize rahmetiyle muamele edecektir.  Çünkü Allahın rahmeti herşeyi kuşatmıştır. 
10 Mart Çarşamba akşamı idrak edeceğimiz Miraç Kandilinizi tebrik ediyor, bizlerin hayrına vesile olmasını diliyorum. Sağlıcakla kalın, Allaha emanet olun.
 

Yazarın Diğer Yazıları