KUR'AN-I KERİM HAYAT KİTABIMIZ
Kamil Oktay (Fethiye Müftüsü)
- 949
Kur’an-ı Kerim: Yüce Allah(cc)’ın, Hz. Muhammed (sav)’e Arapça olarak indirdiği, bize kadar tevatür (güvenilir kimseler) yoluyla nakledilmiş, okumakla ibadet edilen, mushaflarda yazılı, Fatiha Süresi ile başlayıp Nas Süresi ile sona eren mucizevi kelamdır.”
Rabbimizin hidayet rehberi olarak gönderdiği Kur’ân’-ı Kerim’e karşı, biz müminlerin üzerine düşen bir takım sorumlulukları vardır. Bu sorumluluklardan bir kaçını şu şekilde sıralayabiliriz.
İlk olarak Kur’an-ı Kerim’e inanmak ve O’nu tasdik etmek: Öncelikle her mü’min, Kur’an’ı Kerim’in baştan sona Allah kelamı olduğuna inanmalı ve ihtiva ettiği hükümlerin hepsinin hak olduğunu tasdik ve ikrar etmelidir.
İkinci olarak; Kur’an-ı Kerim’i öğrenmek, usulüne uygun okumak, dinlemek, ezberlemek ve anlamak için çaba sarf etmek her mümin önde gelen vazifelerinden olmalıdır. Kurallarına uygun okumak diye isimlendirilen tertil; Kur’an harflerini yerli yerince çıkararak, harekelerini iyice belirterek, tecvit kurallarına uyarak ağır ağır okumak demektir. Namazda farz olan kıraate yetecek kadar Kur’an’dan bir bölüm ezberlemek her müslüman üzerine farzdır. Bir hadisi şeriflerinde Allah Resulü (sav), “Kalbinde (hafızasında) Kur’ân’dan hiçbir şey olmayan kimse harap ev gibidir.” (Tirmizî, Sevâbu’l-Kur’ân, 18) buyrulmaktadır. Kur’an-ı Kerîm okunurken kemal-i edeple dinlemek: “Kur’an okunduğu zaman ona kulak verip dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin.” (el-A’râf, 7/204) âyetinin işaretiyle farz-ı kifâyedir. Okuduğumuz ya da dinlediğimiz Kur’an ayetlerinin manasını anlamaya çalışmalı ve bunun için âyetler üzerinde tefekkür etmelidir.
Diğer önemli bir husus Kur’an-ı Kerim’i yaşamaya çalışmak: Kur’ân’da yer alan ilâhî emirleri tatbik edip yasaklardan sakınmalıdır. Efendimiz (s.a.v.) bir hadislerinde şöyle buyurmuşlardır: “(Kur’ân) seni yasaklardan alıkoyduğu müddetçe Kur’an’ı oku. Eğer (Kur’ân), seni yasaklardan alıkoymazsa onu okumuş sayılmazsın.” (Taberânî, h.no:14543)
Kur’an-ı Kerim’e karşı önemli vazifelerimizden bir diğeri Kur’an-ı Kerim’in ahlakı ile ahlaklanmalı ve güzel örnek olarak tebliğ etmeli, Kur’ân ahkâmını yeryüzünde hâkim kılamaya çalışmalıdır. Özetle ifade edecek olursak; Cenâb-ı Hak, Kur’ân’ı okunsun, anlaşılsın ve hükümleriyle amel edilsin diye göndermiştir.
Yazımıza Kur’an-Kerim’in tarifiyle başlamıştık, Kur’an-ı Kerim ise bir ayetinde kendisini; "Ey insanlar! Rabbinizden size bir öğüt, kalplerdeki hastalıklara bir şifa, inananlara bir rehber ve rahmet gelmiştir.” (Yunus, 10/57) diye tarif ediyor.
İnsanları yaratan yüce Allah, insanlar için son ve açık beyanını Kutlu Elçisiyle insanlara bildirdiği halde Kur’an’dan yüz çevirenlerle ilgili şu beyanını bizlere bildiriyor.
“Kim de beni anmaktan yüz çevirirse mutlaka sıkıntılı bir hayatı olacaktır ve onu kıyamet günü kör olarak haşrederiz. O der ki: "Ey rabbim! Beni niçin kör olarak haşrettin? Halbuki daha önce gören biriydim. Allah buyurur: İşte böyle! Sana âyetlerimiz geldiğinde onları unutmuştun, bu gün de aynı şekilde sen unutuluyorsun! Haktan sapan ve rabbinin âyetlerine inanmayanları işte böyle cezalandırırız. Hiç kuşkusuz âhiretteki ceza daha şiddetli ve daha kalıcıdır.” (Taha, 124-127.)
Son olarak, izzetli yaşamanın ve öncü nesil olabilmenin, dünya ve ahiret saadetinin yolunu bize gösteren en güzel örneğimiz ve biricik rehberimiz Hz. Muhammed (sav)’in hayat veren mesajlarından -üzerinde çokça düşünmemiz gereken- biriyle yazıyı bitirmek istiyorum.
“Allah şu Kur’an’la bazı kavimleri yükseltir; bazılarını da alçaltır.” (Müslim, Müsâfirîn 269)
Allaha’a emanet olunuz.