'HERKES, KENDİ MİZACINA/KARAKTERİNE GÖRE İŞ YAPAR.' (*)
Kamil Oktay (Fethiye Müftüsü)
- 764
İman; kalbin huzura ermesi, mutmain olmasıdır.
İman ikna olmak, inanmak ve Allah’a güvenmek demektir. İman bir ifade (ikrar), İslam ise amel (eylem) dir. İfadelerin doğruluğunu ameller ortaya koyar. İman sağlamsa ameller de sağlam olur. İman kalıp, ameller hamurdur. Her hamur, kalıbına göre şekil alır. Eğer kalıp çürük yahut eksik ise ürün bozuk olur. İmanın gücü ise amellerden belli olur.
Allah’a iman, ucu cennete çıkan İslam yoluna girmektir.
İslam ise, ibadet ve iyiliklerle, ahlak ve adaletle bu yolu düzenli ve dürüstçe yürümektir. Yüce Rabbimiz ömür programını şöyle açıklıyor adeta: “Şüphesiz, Rabbimiz Allah’tır deyip, sonra dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara: ‘Korkmayın, üzülmeyin, size vâdolunan cennetle sevinin!’ derler.” (Fussilet, 41/30)
Biz, yapıp ettiklerimizi görmeyen bir Rabbe değil; çocukluğumuzda öğretildiği gibi karanlık bir gecede, simsiyah kayanın üzerinde, kara karıncayı gören ve onun ayak seslerini duyan, her daim işlediklerimizi görüp gözetleyen, her şeyi hakkı ile gören bir Allah’a inanıyoruz.
Allah’ın rahmeti her şeyi kuşatmıştır.
Kin, nefret, savaş, kan, zulüm, gözyaşı ve acıların egemen olduğu dünyamızda, “Allah bütün günahları bağışlar.” (Zümer, 39/53) diyerek affeden, özür kabul eden, bağışlayan, hoş gören, yarattıklarına küsmeyen, sabırla kaçak kullarının döneceği günü bekleyen sonsuz merhamet ve kesintisiz adalet sahibi bir Allah’a inanıyoruz.
Amansız dikenlerin ardından gül goncası görünecek.
“Ey İbrâhim! Bundan böyle önünde iki seçenek var: Ya Nemrut ya da ateş!” dendiğinde, “Ateşe girerim de asla Nemrut’un sistemini kabul etmem!” diyerek kor ateşlere mancınıkla fırlatılan, daha sadık dost İbrâhim (a.s.) için “Ey ateş! İbrâhim için serinlik ve esenlik ol!” (Enbiyâ 21/69) diye emrederek ateşleri serin göl hâline getiren, Kâdir-i Muktedir bir Allah’a inanıyoruz.
Sınavı geçen mükâfatını alır.
Kendisine yapılan ahlaksız teklifi; “Rabbim! Benim için zindan, bunların benden istediklerinden daha iyidir!” (Yûsuf suresi, 12/33) diyerek geri çeviren, sonra da dünyanın en zalim zindanlarına giren genç Yusuf’u idam iplerinden alarak Mısır’a sultan eden, hâkimiyet ve hikmet sahibi bir Allah’a inanıyoruz.
Dünya sıkıntıları geçici ama cennet nimetleri sonsuzdur.
Dünyada en güzelini yiyip içelim, en güzel bineklere binelim, en güzel yerlerde oturalım. Şüphesiz Allah’ın verdiği nimetlerden faydalanmak da kulluğumuza dâhildir. Fakat yarın içinde sonsuza kadar kalmayı ümit ettiğimiz cennet yoluna hazırlanmayı da ihmal etmeyelim. İman ettiğimiz Allah, hepimiz için nice nimetler hazır etmiştir. Yeter ki vârisi olduğumuz o köşklere ulaşmak için doğru yolu şaşırmadan izlemeye çalışalım.
Her şey, her şey şu tek müjdede;
Yoktur ölüm, Allah diyene
Canım kurban, başı secdede,
İki büklüm, Allah diyene. (N F K)
(*) İsra, 17/84