Kamil Oktay (Fethiye Müftüsü)

Hayırlı Ramazanlar… 

Kamil Oktay (Fethiye Müftüsü)

  • 1665

Çünkü; Ramazan ayı, rahmeti ve şifası ile Kur’an ayıdır. Ramazan ayı; bereketli iftar sofraları ile oruç ayıdır.  Ramazan ayı; ister evimizde ailece, isterse yalnız eda ettiğimiz ruhumuzu rahatlatan teravih ayıdır.  Ramazan ayı; yetim, öksüz ve ihtiyaç sahiplerinin gözetildiği ikram ayıdır. Ramazan ayı; bedenî arzularımıza gem vurduğumuz sabır ayıdır. Ramazan ayı; geceyi ve seheri değerlendirmenin talimi olan sahur ayıdır.  Ramazan ayı;  bizi Allah katında değerli kılan ve ibadetin özü- ibadetin iliği sayılan dua ayıdır. Ramazan ayı; affedilmeyi uman bizlerin, affetmeyi öğrendiği af ve mağfiret ayıdır.

Bu ayda, açlık ve susuzluk bizi kuşatırken, âb-ı hayatımız Kur’an olmalı
Biz dirilere indirilen Kur'ân-Kerim; Yüce Allah tarafından, âdeta gök sofrası misali vahiy yoluyla, Arapça olarak, bölüm bölüm Peygamberimize indirilen, Allah kelamı olduğunda şüphe olmayan, nesilden nesle bize kadar tevatüren gelen, mushaflarda yazılı olan, ilahi kitabımız, Fatiha suresi ile başlayıp Nâs suresi ile sona erer. Yine Kur’an, okunması ile ibadet edilen ve sevap kazanılan, 114 sureden meydana gelen ve mucize olan Allah kelâmıdır. Kur’an sadece bir ayın değil hayatımızın rehberidir. Gözümüzün ziyası, gönlümüzün şifasıdır.

Kur’an Kerim sindire sindire okunmadan Ramazan ayı ihya edilemez.
Yüce Allah, Kur’an ve Ramazan orucunu konu edinen ayetlerde şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı.” (Bakara, 2/183.) “O (sayılı günler), doğruyu eğriden ayırma, gidilecek yolu bulma konusunda açıklamalar ve insanlara rehber olarak Kur’an’ın indirildiği Ramazan ayıdır. Artık içinizden kim bu aya erişirse onu oruçlu geçirsin …” (Bakara Suresi, 2/185.) Bu emirler karşısında bizlerin sözü “Ya Rabbi! Duyduk ve itaat ettik” olmalıdır.

Cennet kapılarının ardına kadar açıldığı mübarek ay…
Allah’ın emirlerini yerine getirdiğimizde alacağımız mükâfatı, kutlu elçilerin sonuncusu Efendimiz Hz. Muhammed (sav) bize şu hadisiyle bildiriyor; “Ramazan ayının ilk gecesi olunca, şeytanlar ve azgın cinler zincire vurulur. Cehennem kapıları kapanır ve hiç biri açılmaz. Cennet kapıları açılır ve hiç biri kapanmaz. Sonra bir melek şöyle seslenir; Ey hayır dileyen, ibadet ve kulluğa gel. Ey şer isteyen günahlarından vazgeç. Allah’ın bu ayda ateşten azat ettiği nice kimseler vardır ve bu çağrı ve azat etme, Ramazan boyunca her gece böyledir.” (Tirmizi, Savm, 1)  Bizler elimize, belimize, dilimize, gözümüze sahip olursak şer yollarını kapatmış; güzel kul olmakla ve ihtiyaç sahiplerine yardım etmekle de Allah’ın izniyle hayır kapılarını açmış olacağız.

Akıllı ve yetişkin bir Müslümansak oruç bize farzdır. 
Oruç kimlere farzdır? İslam’a göre, bireyin sorumlu olmasının temel şartları Müslüman, akıllı ve ergenlik çağına ulaşmış olmaktır. Dolayısıyla bu şartlar, oruç ibadeti ile sorumlu olmanın da şartlarıdır. Buna göre, bir kimsenin Ramazan ayında oruç tutmasının farz (yapılması zorunlu) olması için öncelikle Müslüman ve âkil-bâliğ olması gerekir. İbadetlerle yükümlü olma şartlarını taşıdığı hâlde bazı özel durumlardaki kimselere oruç tutmama ruhsatı verilmiştir. İbadetlerle yükümlü olmamakla birlikte ergenlik yaşına gelmeyen çocukların alıştırılmak ve ısındırılmak maksadıyla namaz kılmaları ve oruç tutmaları teşvik edilir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.), yedi yaşından on yaşına kadarki sürede çocuğun namaza alıştırılmasını önermiştir.

Hastalığa Yakalanma Açısından Risk Grubunda Bulunan Kişiler ve Ramazan Orucu 
Ramazan orucunu tutmak, mükellef (yükümlü) olan her Müslümanın yerine getirmesi gereken bir farzdır. Mazeretsiz olarak bu orucu terk etmek büyük günahlardandır. Kur’an-ı Kerim’de Ramazan orucunu tutmamayı mubah kılan mazeretlerden biri de hastalıktır. Bakara Sûresi’nin 184. ayeti, hastalık halinde orucun ertelenip sağlığa kavuşulan diğer günlerde kaza edilebileceğine izin vermiş, artık hiç güç yetiremez hale gelinir ise tutulamayan oruçların fidyelerinin verilmesi gerektiğini belirtmiştir. İslam âlimleri, tutulması halinde hasta olunması veya hastalığın artması yahut uzaması ihtimali varsa onun da bu kapsama dâhil olduğunu ve bu durumda orucun ertelenebileceğini söylemişlerdir. Dolayısıyla oruç tutması hâlinde hasta olacağı doktor tarafından bildirilen kimse de hasta hükmündedir. Nitekim fakih sahabîlerden Abdullah b. Ömer (r.a.) gerek kendi sağlığı, gerek bebeğinin sağlığı hususunda endişesi olan hamile kadınların oruç tutmayabileceklerini ifade etmiştir (Muvatta, Sıyam, 52). Buna göre oruç tuttuğu takdirde salgın hastalıklara maruz kalma ihtimalinin yüksek olduğu doktoru tarafından belirtilen kişi, Ramazan orucunu daha sonra tutmak üzere kazaya bırakabilir.  Zira Yüce Allah (c.c.)  oruç ayetlerinin devamında “Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez.” (Bakara 2/185)  buyurmuş, bir başka ayette de kişilerin güçleri nispetinde sorumlu tutulacağını beyan etmiştir (Bakara 2/286). 
 

Yazarın Diğer Yazıları