
Cennetin iki kapısı, anne ve baba
Kamil Oktay (Fethiye Müftüsü)
- 1527
Uzun bir yolculuğun ardından Peygamberi"ni görmeye Medine"ye gelmişti. Önce onun Allah"ın son elçisi olduğuna inandığını söyleyecek, imanını biat ile perçinleyecekti. Sonra da İslâm ile coşan ruhuna cihadı tattıracak, canını dini uğruna feda etme arzusu ile Peygamber"in ordusunda saf tutacaktı.
Geride ailesini bırakmıştı. Desteğine muhtaç, gözleri yaşlı anne ve babasını... Belki de kalbindeki ateşi bildiklerinden, bu gidişin dönüşü olmayacağını hissedip gönül koymuşlardı. Şimdi Peygamberi"nin karşısındaydı işte. Niyetini anlatırken söylemeden edemedi: “Anne babamı ardımdan ağlar bırakıp sana geldim yâ Resûlallah!” Dini için elinden geleni yapmaya nasıl da azmettiğini göstermek ister gibiydi. Oysa Peygamberimizin cevabı zihnindekileri alt üst etmeye yetmişti: “Onların yanına geri dön ve ikisini de nasıl ağlattıysan öylece güldür!”“Geri dön ve anne babandan izin iste. Eğer izinleri olursa savaşa katıl, yoksa onlara iyilikte bulun.” buyurmuştu Efendimiz. Hatta anne babaya hizmet için harcanacak emeği, Allah yolunda sarf edilecek gayrete benzetircesine, “Onlar için cihad et!” demişti. (Hadislerle İslam c IV, s 177)
‘RABBİM! ONLAR BENİ KÜÇÜKKEN NASIL KORUYUP BÜYÜTTÜLERSE, SEN DE ÖYLECE ONLARA MERHAMET GÖSTER.’
İnsanın bu dünyaya gelmesine vesile olan anne-babası, onun büyüyüp yetişmesi ve ilk eğitimini alarak şahsiyet kazanması için yıllarca emek verir. Bu yüzden yüce dinimiz, insana anne-babasıyla iyi geçinmeyi, onların hatırını saymayı ve haklarını korumayı emreder. Zorluklar karşısında maddi ve manevi anlamda anne-babaya destek olmanın, bilhassa yaşlandıklarında muhabbet ve merhamet göstererek ihtiyaçlarını karşılamanın vefa borcu olduğunu anlatır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anne-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf!” bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle. Merhamet göstererek tevazu kanadını indir ve de ki: ‘Rabbim! Onlar beni küçükken nasıl koruyup büyüttülerse, sen de öylece onlara merhamet göster.’(İsrâ, 17/23-24.)
“AMELLERİN (DİNİ EMİRLERİN) EN ÜSTÜNÜ HANGİSİDİR?”
Bizleri yoktan var eden Rabbimiz, mümin bir kul olarak sorumluluk üstlenecek yaşa gelene kadar bizi en yakınlarımıza emanet etmiştir. Anne-babamız, sabır ve fedakârlıkla, sevgi ve şefkatle, kimi zaman gözyaşı ve duayla, kimi zaman da göz nuru ve alın teriyle bizleri bu günlere taşımıştır. Bu yüzden, bir adam Peygamberimize gelerek, “Amellerin en üstünü hangisidir?” diye sorunca Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle cevap vermiştir: “Vaktinde kılınan namaz ve anne-babaya iyilik etmektir. Sonra da Allah yolunda cihat etmek gelir.” (Buhârî, Tevhîd, 48)
ALLAH’IN RIZASI, ANNE BABANIN RIZASINDA, ALLAH’IN ÖFKESİ ANNE BABANIN ÖFKESİNDEDİR.
İyilik ve ihsanımızı, bir çift tatlı sözümüzü ve güler yüzümüzü, saygı ve hoşgörümüzü anne-babamızdan esirgemeyelim. Onların gönlünü yapma ve hayır dualarını alma gayretinde olalım. Bu duaları, dünyada nimetimiz, ahirette ise kurtuluş vesilemiz olarak görelim. Resûl-i Ekrem (s.a.s)’in şu uyarısını asla unutmayalım: “Rabbin hoşnutluğu, anne-babanın hoşnutluğundadır. Rabbin öfkesi de anne-babanın öfkesindedir.” (Tirmizî, Birr, 3.)
Vefat eden anne ve babalara Allah’tan rahmet, diliyorum. Sağ olan anne babalara ve sizlere Yüce Rabbim hayırlı, bereketli, uzun ömürler versin.
Ana başa taç imiş,
Her derde ilaç imiş.
Bir insan pir olsa da,
Anaya muhtaç imiş.