Elif Öztürk / ELif'le İçsel Farkındalık

Varsıllık

Elif Öztürk / ELif'le İçsel Farkındalık

  • 200

Elindeki kaleme bakıyorsun. Bembeyaz kağıda yeni izler bırakmış. Dik çizgiler yuvarlakları takip ediyor. Yazdıklarını okuma ihtiyacı duyuyorsun.
“Bugün anladım, tükenmez dediğimiz tükeniyor, bitmez dediğimiz bitiyormuş. En güzel anları içinde yaşarken değil arkasından anarken anlıyormuşuz. 
Çocuklar büyüyor, idealler yerine getiriliyor, zaferler kazanılıyor, bir sonrakine koşuluyormuş. O başarının kutlanışı bir göz kırpışı kadar sürüyor, saniyelik farkına varılıyor, bir tutam içindeki neşenin tadına bakılıyormuş.”
Yazdıklarının samimi olmadığını düşünüyorsun. Silmekle silmemek arasında  kalıyorsun. Huzursuzca kıpırdanırken gözün alttaki satıra takılıyor.
 

“Dokunamayacağımız kadar uzaklara düşünce “eskiden şöyle güzel yaşadım” diye başlayan cümlelerin peşinde koşuluyor. Oysa yanı başındayken hatta içindeyken yaşayabildiklerimizdir bize ait olanlar. Hakkıyla yaşananlardan bahsediyorum. Onca emek harcanıp elde edilen haklı kazanımların hakkını vermekten söz ediyorum. Haklı hakkaniyetleri dillendirmek istiyorum.”
Hakkıyla neler yaşadığını sorguluyorsun. Derin bir nefes alıp okumaya devam ediyorsun.
“Özümseyerek, sindirerek hissetmek. Kazandığının sana ait olduğunun bilincine hasıl olarak sahip çıkmak. İşte o zaman “neyi neden istiyorum?” sorusunun cevabını biliriz. Aramadan buluruz. Yaşam amacımızı zaferlerle mi taçlandırdık, yoksa istenileni ve beklenileni mi yerine getirdik? Belki  biz de istedik en başarılı olmayı, en göz önünde durmayı, en üstte kalmayı. Enlerin peşinde koşarken hayatın anlamını kaçırmış olabiliriz. Bir düşünün lütfen. Evet şimdi durun ve söylediklerimi düşünün. Yaşamın herhangi bir alanında en iyi yapıp nihayete erdirdiğiniz bir işin keyfini ne kadar çıkartıyorsunuz? Kazanma hissiyatının bıraktığı hazzı ne kadar yaşıyorsunuz.”
 

Burada okumayı bırakıyorsun. Çok mu didaktik olmuş? Çoğu ya da azı olmaz biliyorsun. Kaygıların oldukları yerden başını uzatıyorlar. Düşündüklerini yeteri kadar aktarabildin mi? Bilmiyorsun. şöyle bir içini yoklamaya zaman yok. Kelimeler beklemeden akıp gidiyor.
“Bahsettiğim hep o duygu durumunun içinde kalmak değil. Hedonist olmayı da önermiyorum. Sadece varsıllığınızın farkına varmanıza dikkat çekmek istiyorum.  Evet varsıllık. Şu an geldiğimiz yere kadar attığımız tüm adımla bizi biz yaptı ve elde ettiklerimiz bizi çoğalttı. Genişledik ve büyüdük. Geliştik ve dönüştük. Evet farkına varmadık ve hepsini sahip olmak için yaptık. Evet sahip olduk. Peki ait olabildik mi?”
 

Ait olmak neydi senin için. Sahi nereye ait olabildin? Kalbinde bir acı hissediyorsun. Yokluk ve yoksulluk mu acıtan yoksa varlık ve varsıllığa tuttuğun yas mı? Varsıllık neydi ki? Kirpiğinin ucuna bir damla yerleşiyor. Okuyorsun, okuyorsun da yazdıkların sana iyi gelmiyor.
“Deneyimlerin cömertçe sunduğu varsıllığa ait olabildik mi? Olabildiysek yaşam pınarı tüm hücrelerimizde akmış demektir. Peki ya olamadıysak? İşte bu hayal kırıklığıdır.”
Şu an hissettiğin böyle bir şey mi bilmiyorsun. Hayallerin neydi ki? Dilinin ucuna gelen kelimeler sese dönüşemeden öylece kalıyorlar. 
 

“Başarıya dair takdirnameler, madalyalar, sertifikalar almışızdır ama sahip olmamışızdır. Geçen bir ömrün sonunda ellerimizde kalan koca bir hiç olacaktır. Çünkü içselleştirmeden yaşanan yılların sonunda mutsuz, yalnız ve yabancı oluruz. Mutsuz oluruz çünkü kazanılacak bir şey kalmamıştır. Yalnızızdır çünkü başarıları kimseyle hatta kendimizle bile paylaşmamışızdır. Yabancıyızdır çünkü kazanımların getirdiği edinimleri yaşamamış ve tanımamışızdır. Tam tersini düşünürsek ne olur peki?”
Yüzüne bir tebessüm oturuyor. Sanki ne olduğunu biliyorsun. Bir yerlerden tanıdık geliyor mu? Farkında olmadan başını sallıyorsun. Artık yazı bir şeye benzemeye başladı. 
 

“Varsıllığımızın farkındayızdır. Mutlu, neşeli, huzurlu, bolluk bereket içinde olduğumuzun farkındayızdır. Başarılarımızı ve hatta başarısızlıklarımızı paylaşmışızdır. Çünkü ait olmuşuzdur. İçinde barınmış, birlikte nefes almışızdır. Elde edince hazmetmek için durmayı da bilmişizdir. O yüzden her parçasını tanımış, bilmişizdir. Arkasından daha hacimli bir şevkle devam etmişizdir.”
Başarısızlıkları da sahiplenmek, içselleştirmek kolay mı? Kolay olmasa da mümkün olduğunu biliyorsun. 
“İşte giden yılların  arkasından bize kalan biriktirilenler değil yaşanılanlar kalmıştır. Şöyle sırtınızı yaslayıp geçmişe baktığınızda siz varsıllığa sahip çıkanlardan mısınız, yoksa fark etmeyenlerden misiniz?”
Soruya cevabın var biliyorsun. Her yerde, her şekilde, herkese anlatabileceğini düşlüyorsun.
 

Yazarın Diğer Yazıları