
Resim
Elif Öztürk / ELif'le İçsel Farkındalık
- 228
Bir resmin karşısında duruyorsun. Çevrende insanlar var. Sesler bir kakofoni olmuş seni sarıyor. Elinin tersiyle saçını omzunun arkasına atıyorsun. Bir zamanlar rengini ne çok sevdiğini düşünüyorsun. Sevdiğin saçların mıydı yoksa onun siyahı sevmesi miydi? Hatırlayamıyorsun. Buz gibi bakışlarınla resmi incelemeye devam ediyorsun. Seni bu kadar etkileyen ne bilmiyorsun. Sert fırça dokunuşları ile renklerin buluşması mı canını acıtan, içini nefessiz bırakan? Anlamlandıramıyorsun. Nefesini tuttuğunu fark ediyorsun. Sahi bu çizgiler nereden tanıdık geliyor? Bildiğin ama bir o kadar bilmek istemediğin duygu kalbine oturuyor. Korku, yetersizlik, başarısızlık? Hangisi ya da hepsi mi?
“Saçma bir resimle bunları hissetmem çok saçma. Bugünlerde çok duygusalım.”
Duygularının arasında sallanıyorsun. Kalbindeki sarsıntı zihnine yayılıyor. Duyguların düşüncelerini örseliyor. Bir anda hüzne bulanıyorsun. Gözünün önünde belli belirsiz bir anı canlanıyor. Bir kız çocuğu var, elinde fırça resim yapıyor. Kim bu çocuk? Sen misin? Sanki benziyor ama emin değilsin. O resmi yaparken o kadar mutlu ki! bir anda birisi fırçayı alıyor. İçin burkuluyor. Kim, neden alıyor bilmiyorsun. Nereden geldiğini bilmediğin öfke duygusu içinde yükseliyor. Anı kırıntılarının içerisinde kızın ağladığını görüyorsun.
“neden, neden aldınız? Haksızlık bu!”
Öfke duygusu yerini ağlama isteğine bırakıyor. Kendini tutmalısın. Şu an burada ağlayamazsın. Karşındaki resmi düşmanın gibi süzüyorsun. O değil mi kalbini bulandıran?
“Peki bu anılar nereden geldi? Anı mı gerçekten yoksa zihnimin bir oyunu mu? Zihin kalbi de yönetir mi? Ben hiç resim yaptım mı? Hatırlamıyorum. O kız çocuğu çok küçüktü. Belki iki belki üç yaşında. İnsan o yaşlarını hatırlayabilir mi?”
Telaşla çantanı karıştırıyorsun. Cep telefonunu arayıp buluyorsun. El çabukluğu ile anneni arıyorsun.
“Alo kızım neredesin? Çok gürültü geliyor.”
“Anne ben çocukken resim yapar mıydım?”
“O nereden çıktı şimdi kızım?”
“Hiç merak ettim.”
“Bilmem, sanıyorum… çok küçükken olabilir.”
“Peki ben neden hatırlamıyorum. “
“… Sanıyorum çok küçüktün… kardeşim doğana kadar sulu boyaların vardı. Evet yüzünü gözünü hatta serdiğim örtüleri bile boyardın.
“Kardeşim doğunca ne oldu anne?”
“Yavrum kardeşin emekleyerek yanına geliyor senin fırçalarını alıyordu. Sen de istemiyordum. Evet hatırlıyorum bak şimdi. Bir seferinde geri almaya çalışırlken kardeşinin gözüne geldi. Bir şey olmadı ama baban duyunca fırçalarını boyalarını alıp kaldırdı.”
“Anne seni duyamıyorum. Sonra, sonra konuşuruz.”
Ellerin titreyerek telefonu çantanın içine atıyorsun. Nefes alamıyor gibi hissediyorsun. Hemen oradan çıkmalısın.