
El Alem
Elif Öztürk / ELif'le İçsel Farkındalık
- 243
Geçmişte olanlara bakıyorsun. Neydi eksik olan? Neydi eksik kalan? Gözlerinin önünden geçenlere dikkatini veriyorsun. Sisli görüntüler arasından kendini bulabiliyor musun? Her şeyin en iyisini yapmaya çalıştığın anlardan mutlu bir zamanı çekip alabiliyor musun?
Eşinin eksiklerini yamayıp durdun yıllar boyunca.
“Aman annem babam duymasın, aman el alem bilmesin” diye diye hataları bile kapatır oldun değil mi? İllaki her şey tam olmak zorundaydı. Peki sen bir ve bütün olabildin mi?
Her şeyin doğrusunu, düzgününü yapmaya çalışırken yanlışlıkların göbeğinde oturuyor oluşun haksızlık değil mi? Oysa tüm sorumlulukları yüklenen, herkesin ihtiyacını gideren, yükümlülükleri yüklenen sendin.
Daha istemeden veren, beklemeden gelen, koşulsuz seven, şartsız güvenen sendin.
“İstemedin, bekletmedin, yalnız bırakmadın, ihanet etmedin.”
Zihnindekilere yetişemiyorsun. Son kelime aklına çivi gibi çakılıyor. Evet ihanet etmedin. Peki öyleyse neden ihanete uğradın? Neden yalnız bırakıldın, neden sevilmek için bekletildin?
“Sevilmek için beklemek?”
Kalbinin içine bıçak gibi saplanıyor. Bu cümleyi tekrarladıkça bıçak yara açmaya devam ediyor.
Sevgi bekler mi? Sevilmek için beklenir mi? Peki hiç talep ettin mi? Seneler boyunca her şeyi bunun için mi yaptın? Oysa herkes seni mükemmel insan olarak tanımlar değil mi?? Demek ki mükemmel değilmişsin. Demek ki senin için doğru olan en doğru değilmiş. Herkesin kendisine ait doğruları varmış. Peki öyleyse yanlış denilen ne, yanlışlık nerede? Elinde tuttuğun kocaman bir hiçlik varken düşündüklerin sana cevap vermiyor.