Ben Olabilmek
Elif Öztürk / ELif'le İçsel Farkındalık
- 188
Bugüne baktığımda ne çok kapıdan geçmişim. Hangisini ben seçtim, hangisini seçtiğimi sandım? Evet sanmalar yumağından geçmişim. Bile isteye çaldığımı sandığım tüm kapılar geçmek için bana verilmiş. Oysa en iyisini yaptığımı sanıyordum. Unvanların, etiketlerin peşinde koşarken neleri kaçırdım? Sıkışmışlıkların, daralmaların içine düşünceye kadar farkına varmamışım.
O yolu seçmek istemediğimi şu an anlayabiliyorum. Kayıpların peşi sıra gelen can acısından sonra hatalarımın ayırdımına varıyorum. Organlarım parçalanmadan, kemiklerim ufalanmadan, hücrelerim dağılmadan anlasaydım olmaz mıydı? Ah ne yazık! Gidenlerin ardından söylenecek söz kırıntılarım var ellerimde. Soruyorum kendime:
“Neden? Neden? Neden?”
Evet neden kabul ettin istemediğin bir şeyi? Neden hayır demedin? Neden hala susuyorsun?
Cevaplarını bilmediğim soruların bana bir faydası var mı? Kırıntılarla doyamam biliyorum. Ne kadar uğraşsam da olmaz, olamaz. Bugüne kadar oldu mu? Olmadı, olamadı.
İçimde yanlış yaptığıma dair bir his vardı. Hiç geçmedi. Gelip oturduğu yerde öylece duruyor. Yok saysam da, görmezden gelsem de gitmiyor. Huzursuzlaşıp kızıyorum, kime neye olduğunu bilmeden olmuyor. Hırçınlaşıyorum içimden gitmedikçe, aldırmıyor. Yanı başımda var oldukça kendimi yetersiz hissediyorum. Yanlış doğru bulmacasını çözmeye uğraştıkça her şey eksik geliyor. Eksiltiyor hayatı ve çalıyor. Damla damla akıp gidiyor ve gittikçe hayıflanıyorum gidenlere. Maziye bakıyorum bana ait değil gibi hissediyorum. Geçti diyorum, geçti. Geçti zaman damla damla.
Suçlu kim? Onlar mı, ben miyim? Ne fark eder ki! Suçluları, sorumluları bulsam giden yıllarım geri gelir mi? Gelmez, gelemez. Geçmiş, işte adı üstünde. Peki gelecek ne olacak? Yarın ne yapacağım? Yarından önce bugüne ne olacak? Canımın yongası olmuş yetmezliğimle ne yapacağım? Bilmiyorum. Tek bildiğim artık böyle yaşayamam. Yaşayamıyorum. Nefes alıp vermek yaşamak değil. Şimdi, şu an burada karar veriyorum, o kapıdan geri çıkacağım. Hemen ayağa kalkmam lazım. Hiç durmadan harekete geçiyorum. Evet şimdi, şu an burada bana ait olmadığını hissettiğim her şeyden vaz geçiyorum. Tüm inşa ettiklerimi yıkıyorum. Yeniye yer açıyorum. Hücrelerime sızan, kemiklerime yerleşen, organlarıma çöreklenen kaybolmuşluk duygusu gidiyor. Yetersizlik, değersizlik, eksik bırakılmışlık duyguları gidiyor. Oh be! Dün ya varmış. Yaşayacak bir dünya! Bana ait bir dünya varmış! Kırmızı çizgilerle birbirinden ayrılmayıp birbirine karışan duygular varmış. Zihnimin sokakları savaşa değil barışa gidiyormuş. Kalbimin odalarında kızgınlıklar değil, neşe nefes alıyormuş. Ben olabilmenin özgünlüğünde hayır diyerek özgür olmak varmış.