Coşkun Karabulut / Kültür Sanat

'usta işi bir kitap' ÇIPLAK ÖRTÜ- ŞİİR- SABRİ KUŞKONMAZ

Coşkun Karabulut / Kültür Sanat

  • 150

Geçen haftaki yazımda Fethiye' de son dönemde roman, öykü, deneme türünde oldukça güzel, kaliteli ürünler çıktığını,  hatta ulusal seviyedeki yazarlarla yarışır hale geldiğini belirterek, sevincimi, mutluluğumu ifade etmiştim. Şiirden söz etmemiştim ne yazık ki, üzülerek. Sevgili arkadaşım Sabri Kuşkonmaz o yazımı okudu mu bilmem ama tekzip gönderir gibi, yeni şiir kitabıyla taaa Edirne Uzunköprü' den çıkıp geldi ve son çıkan şiir kitabını imzalayıp verdi. Sabri bey başka işleri için gelmişti ama ben üzerime alındım doğrusu. 
Oturduk, sohbet ettik. Değerli eşi Profesör Dr. Nilgün Kuşkonmaz da bize katıldı ve Fethiye Sahil Bandında Simit Sarayı ' nda 2-3 saat sohbet ettik . 19/20 Nisan' da yapılacak Belgesel Günleri ve o günlerde yapmayı düşündüğü kitap imza günleri için bizi de davet etti. Fethiye Edebiyat Grubu olarak orada olacağız.  Bu arada Berfin Yayınları ' ndan çıkan Çıplak Örtü adlı şiir kitabını imzalayıp verdi. Daha dosya halindeyken bu şiirlere çok güvendiğini söylüyordu. Ben de merak etmiştim ve heyecanla bekliyordum. Eve gelir gelmez hemen okumaya başladım ve bir solukta kitabı yarıladım. Kitabı sayfaların üzerinde notlar alarak okumaya devam ettim.  Buraya kadar okuduklarım üzerine yazma ihtiyacı duydum ve kitabı bitirmeden yarısına geldiğim yere kadar aldığım notlar ve bende uyanan düşünceleri bir araya toplayarak bir değerlendirme yapmayı gerekli gördüm.
Kitabın ilk sayfasını açıp destursuz okumaya başlayınca, derinliğini kontrol etmeden  denize atlamış gibi oldum. Baktım ayağım yere değmiyor, kendimi kıyıya zor attım. Hazırlıksız olunca boğulacaktım neredeyse. Allah'ım bu ne derinlik. Sanki şiir kitabı değil, yaşamın derinlemesine sorgulanmasından damıtılan imgelerden örülü şiir formatında yazılmış bir dil felsefesi kitabı. Üstelik de kitabî bilgilerden değil, doğrudan yaşanılmış, etli canlı imgeler. 
İlk önce kutluyorum Sabri Kuşkonmaz dostumu. Gerçekten okunası, adam gibi, baba mı baba bir şiir kitabı kazandırdı edebiyatımıza. Özlemiştim doğrusu böyle güzel bir şiir kitabını. Onun için de, hiç acele etmeden ve bir köşe yazısı boyutuna sığdırarak geçiştirmeden adamakıllı değerlendirmek ve okurun beğenisine sunmak istiyorum. Zira her seviyedeki şair için örnek alınacak bir şiir kitabı olmuş. 
Tasavvuf okuyanlar bilirler. Hakikate ulaşmak için söz yetmez. Müşahede bilgisi olmadan hakikate ulaşılamaz. Hatta Mevlâna hakikate ulaşmak için söz ve dilin bir engel olduğunu bile söyler. Dil olmasaydı hakikate daha çabuk, daha iyi varabileceğinden söz eder. Genelde bütün tasavvufçular sözden ziyade işaret diliyle kendilerini ifade etmenin yollarını ararlar. Çünkü acele edip kalp ile müşahede ettiklerini dil ile ifade etmeye kalanların başına gelmeyen kalmamıştır. Çoğusu derileri yüzülerek işkenceyle canlarıyla ödemişlerdir. Sabri hocam da bu konuya epey kafa yormuş demek ki.  Ben de az düşünmedim bu konular üzerine. Dil,  hakikatin neresindedir. Söylediğimiz sözler gerçeği açıklıyor mu, yoksa iyice kapatıyor mu ya da sözün gerçekle hiç alakası yok mu? Dil gerçeği eğmeden bükmeden pencere misali yansıtırsa insanın başına neler gelir, Allah bilir. Söz gerçeğin, hakikatin ifadesi mi , yoksa onu gizleyen bir örtü mü? Bu Çıplak Örtü de neyin nesi? Örtünün çıplağı mı olur? Adı üstünde: örtü. Örtmeye yarar. Sabri Kuşkonmaz kitaba bu ismi ne amaçla koydu? Şiire bakalım önce, sonra yavaş yavaş devam edelim:
 

" Çıplak Örtü Altında Kaldığında Dil
Bir penceredir her söz
dil çıplak sunduğunda özünü,
pay alınsın yalın sözden, açılsın pencereler
             Ömrü solar tez günde/dili ağzında saklı kalanın/
             çıplak söz analık etsin derde erişmeyen dillere/
             atalık etsin çıplak söz, derde ırak düşen sözlere...
             İnsan giyiminden soyulana Yunus' un yolunca örtüler,
             Gülden örülmüş giyimler olsun yakarılar ve şiirler...
Bir penceredir her söz, önce kendine açılan...

Demek ki, dil çıplak sunduğunda özünü, bir pencere oluyor. Çıkıs noktamız da burası.
Hem de hayat memat meselesi. Ve benden bir soru: Dil,  özünü çıplak sunduğu vaki olmuş mudur?  Şairimiz bu konuda neler düşünmektedir? ( Devam edecek)
 

Yazarın Diğer Yazıları