Coşkun Karabulut / Kültür Sanat

Şiir anlayişim-4 Şairin duruşu neyse şiiri de  odur

Coşkun Karabulut / Kültür Sanat

  • 1202

Şair ve şiiri özdeştir. Özü ve sözü birdir şairin. Şiirinde yarattığı güzellikler, aslında kendi içinden çıkıp geldikleri için, şairin tam kendisidirler.Hani derler ya:” Şairin yaşamı bizi ilgilendirmez. biz onun eserine bakarız.” diye. Kesinlikle hayır. Şairin yaşamı da beni ilgilendiriyor. Sevgisiz birinin sevgi şiiri yazması mümkün müdür? “Yazdım!” diyorsa yalancıdır. Çünkü sıcak değildir şiiri. Yapmacıktır, sahtedir. Sahte şiirleri okuyanlar da mutlu olamazlar.İçi kötü, fesat, kinci, kendi kendini yiyen nice şair bilirim sözüm ona şair yani. Bunların hepsi “şairin şiiri önemlidir kendine bakma!” derler. Ama bakıyorum şiirlerinde ruh yok, sırıtıyor her şey. Buz gibi şiirleri. Bıçak gibi.Şairin kendisi neyse, şiiri de o. Gerisi fasa fiso.
ŞAİRİN BÖBÜRLENMESİ YOKTUR. MÜTEVAZIDIR BU ŞİİR
Bu şiirde şair ve okur birlikte yeni anlamlara ulaşırlar. Şiir, sade ve yalın olduğu için ve okur, anlamı yakalamaya biraz çabayla ulaştığı için, ilgi sadece şaire yönelmez; şair ve okur birlikte anlama yoğunlaşırlar.” Vay be ne şairmiş!” gibi şişirmelere gerek kalmaz çünkü zaten biçim bunu gerektirmez. Biçim; yalın, temiz, güzel duruşuyla imrendirir okuru.Sadelik esastır. Gösteriş yoktur. Bencillik yoktur. Bu şiirde bir güzellik yaratılıyorsa sadece şairin ustalığından değil, okurun da bunda payı vardır ve güzellik işbirliğinin ürünüdür.Şiirimiz insana benzer. Sade ve gösterişsiz bir şiir olan şiirimiz; gösteriş isteyenler için ilk bakışta albenisi olmadığından, sessizce gelir ve sadece onu tanıyanlar ilgi gösterir, iyi karşılar. Ama geldikten sonra kurduğu ilişkilerle, yaptıklarıyla kendini kabul ettirir. İmzasını atar gider. Tıpkı yalın, sade ama derin ve bilgili insanlar gibi.Gösterişli ama içi boş insanlar bir yere gelirken herkesin ilgisini çeker, herkes onlara imrenir. Ama yalancı, içi boş,  ukala, bencil olduklarından, hep kendilerinin ilgi çekmesini istediklerinden dolayı kısa zamanda bıkkınlık getirirler.Herkes bir an önce onlardan kurtulmak ister.Oysa girişi sessiz sedasız olan ama bilgili, dürüst, düzgün, güleç dost canlısı insanlar hemen dost edinmeye başlar ve zaman içinde, tanındıkça kimse yanlarından ayrılmasını istemez. Yaptıklarıyla, ilişkileriyle kendilerini sevdirmiş, dost edinmiş ve herkesin sevgilisi olmuşlardır. Dağlarca ustanın dediği gibi “Her şiirden sonra sana 100 sopa deseler varım. Öylesine severim şiir yazmayı. ”
 DİLİNİ KULLANIR- ÜST DİL’E GEREK YOK
Şiir, bir dil olayıdır. Dolayısıyla dilin etkin bir kullanımıdır. Dil, anlam içerdiği için, herkes tarafından mutabık kalınan anlamların şiirde yer alması halinde halk bunu anlar. Eğer siz, halkın mutabık kaldığı anlam yerine, yeni, hiç bilinmeyen anlamlar(ya da anlamsızlıklar) yüklemeye çalışıp, bununla da “görüntüler” elde etmeye çalışırsanız, halktan koparsınız.Yaşayan dil dururken, iş olsun diye, sıradışı olayım diye kendinize üst-dil icat etmeye kalkarsanız hiç kimse sizi anlamaz. Sonra da “neden şiir okunmuyor?” diye yakınır durursunuz.Amaç dil yaratmak değil, anlam aktarmaktır.Yeni dile gerek yoktur. Halkın kullandığı dil içinde güzel olan ama o ana kadar hakettiği değeri göremeyen sözcüklere bazı şairler önem verip, ön plana çıkarabilirler. Ama her durumda önemli olan, sözcüklerin bağlamlarının yeni olması, dizilişlerinin şifrelerinin çözülmemiş olmasıdır. Ve okuru yormayan ip uçlarıyla da şiiri yakalamanın keyfini okura yaşatmaktır.
 bu şiirde, yıllarca şairin imge dünyasına inmek için ömür çürütmek yerine; şiirden alınan keyif ve enerjiyle, hangi meslekten olursanız olun yaptığınız işi yapmanız esastır. Her şeyden önce de yaşamı adam gibi yaşamak esastır.

Yazarın Diğer Yazıları