Lütfen Durun İnce Şeyleri De Anlamaya!
Coşkun Karabulut / Kültür Sanat
- 1334
“Ah, kimselerin vakti yok
Durup ince şeyleri anlamaya”
Gülten AKIN
Kimselerin vakti de yok niyeti de yok durup ince şeyleri anlamaya,
anlatmaya. Ne kadar kaba saba bir toplum olduk, inanamıyorum.
Haberleri izlerken tansiyonumun yirmilere fırladığını hissediyorum.
Korku filmi kahramanı gibi siyasiler. Boğazından konuşan mı desen,
gözlerinden ateş fışkıran mı küfürün bini bir para. Bırakın çocukları,
büyükler bile yalnız başına korkudan izleyemez oldu bunları. Meclis
desen yine öyle. Birbirinin üzerine yürümeler, güç gösterisi yapmalar falan.
Biz bunlara müstahak mıyız diyorum kendi kendime. Evet müstehakız
sonucuna varıyorum. Çünkü bizler de onlar gibi olmazsak, bir gün bile
olsa başımızda kalıp bizi yönetebilirler mi? Buna cüret edebilirler mi? Bizler
veriyoruz o cüreti onlara. Bizler kokuşmuş olmasak, kabalaşmış olmasak,
çürümüş olmasak, bizi yönetenler böyle yapamazlar ve zaten böylelerini
seçmiş olmayız.
Kibarlığı, inceliği, hoşgörüyü kaybettik. Hepsinden önemlisi de
“üslubumuzu” kaybettik. Bırakın yanlışları, hataları eleştirmeyi;
en doğru şeyi bile söylerken kimsenin kalbini kırmadan, gönlünü
yaralamadan bir adap ve üslup içinde yapmak gerekir. Atalarımız
bu inceliklere çok dikkat etmiş, özen göstermişlerdir. Adap erkan
bilmek, yol yordam bilmek, patavatsızlık yapmamak, baltayı taşa vurmamak,
çam devirmemek gibi nice
deyimlerimiz, karşıdakini
kırıp incitmeden mesaj
vermenin inceliklerini
gösteren deyimlerdir.
Ne oldu da son yıllarda
bu hale geldik bilmiyorum.
Makam- mevki, para-pul,
mal – mülk bu kadar mı
her şeyin önüne geçermiş.
Geçiyormuş demek ki.
Madde, inanın önüne geçince, insanlık, insani boyut arka sıralarda
kaybolunca başımıza bunca şeyin gelmesi de kaçınılmaz oluyor elbet.
Bu yüzden müstehakız diyorum. Yoksa insan olarak elbette şu üç
günlük dünyayı kadınımızla erkeğimizle kırıp dökmeden, birbirimizi
sayıp severek, birbirimizin hakkını hukunu gözeterek doya doya yaşamak,
durup ince şeyleri de anlayarak anlamlı ve keyifle yaşamak daha çok
yakışır bizlere. Sadece bizlere mi? Hayvanların da, doğanın da keyfini
kaçırmadan hep birlikte saygıyla, sevgiyle, incelikle, edeple, kırmadan
dökmeden. Öldürerek yok ederek değil, yaşatarak. Ve üslubumuzu bozmadan,
gönül incitmeden.