Coşkun Karabulut / Kültür Sanat

KURSAK VE MİDE DURUMLARI  YA DA ÖZÜ SÖZÜ BİR OLMAK!

Coşkun Karabulut / Kültür Sanat

  • 1797


Midenin adı çıkmış. Mide dediysem sözün misali. Mide ,sadece bir sembol. Kursaktan ne geçiyorsa, mide onu öğütüyor. 
Bankacılık yıllarımda krediler müdürümüzün bir sözü hep rehberim olmuştur. " Kredi verirken eğer kursağınızdan haram lokma geçtiyse, hiç beklemeye gerek yok, o kredi verildiği anda batmış demektir. Yok eğer kursaktan haram bir lokma geçmediyse hiç korkmayın. Bazı elde olmayan nedenlerden ötürü zorlansanız da , o kredi asla batmaz!" 
Kursak, mide bildiğimiz yemeyi içmeyi temsil ettiği gibi, yani gerçek anlamda ifade ettiği eylemler yanında, hak etmediği halde ya da çalarak çırparak her türlü götürme anlamını da üstlenmiştir istemese de! Yani kursaktan helal lokma geçsin derken bu anlamların hepsi ima edilmiş olur.
İnsan, türü gereği hayvanlarla ortak olan bedensel yanı bulunduğu gibi, bir de ruhsal, tinsel, düşünsel yanı vardır. Hayvanlarda amaç olan bedensel yan, insanlarda sadece bir araçtır. Amaç, insan türüne özgü olan düşünmek, okumak, yazmak, ibadet etmek, sohbet etmek, yardım etmek, sevmek, aşık olmak, duygulanmak vesaire dünya kadar eylemi gerçekleştirmektir. Sadece, yaşamak için bedenin ihtiyaçlarını karşılamak esastır abartmadan ve amaç etmeden. Asıl olan insanî faaliyetlerini yerine getirmektir.
Çalmadan , çırpmadan, başkasının hakkını yemeden, helalinden mideni doyurursan ya da bedenin isteklerini helalinden emeğinle karşılarsan, insanî faaliyetlerini gerçekleştirebilirsin. Haram parayla insanî faaliyetlerini karşılayamazsın. Türünün fıtratı buna izin vermez. Yani haramı ancak mide gibi ve onunla ifadesini bulan bedensel yanına yani hayvan yanına yedirebilirsin. İnsan yanına asla! Çalarak düşünsel faaliyetlerini yapamazsın, okuyamaz, yazamazsınız. Ama içki, kumar, mal mülk gibi şeylere çok rahat harcarsın. Ataların dediği gibi " Haydan gelen huya gider!"
Kısaca bedensel yanımızdan faydalanarak ve onu araç bilerek insanî özelliklerimizi gerçekleştirmenin yollarını aramalıyız. Yani bedensel ihtiyaçları en güzel, en temiz bir şekilde karşılayıp, onlardan insan çıkartmalıyız. Asıl olan budur ama ne yazık ki ters istikamette gidenler de hiç az değil!
Biz asıl konumuza gelelim. İnsanî faaliyetlerin en başta gelenlerinden biri şiirdir. İnsanî faaliyet dediğimize göre yukarıda saydığımız özelliklere şairlerin de sahip olması gerekmez mi? Bir laf tutturmuşlar gidiyor .  Yok efendim " Şairin ne söylediği değil, neyi nasıl söylediği önemliymiş. Bu  nedenle de şairin nasıl biri olduğu, nasıl bir karakterde olduğu bizi ilgilendirmezmiş de" ve bir sürü şeyler. Gençler de bu laflara inanarak şiir diye olmadık saçmalıklara girişip, yanlış kulvarlarda kendilerini de yeteneklerini de heba ediyorlar. 
Şu ilkeyi hep şiar edindim yıllar boyu: Önce insan olmak lazım. Bana sorarlar bazan. " Efendim, iyi bir şair olmak için ne yapmalıyız?" " Önce adam olmalıyız!" derim her zaman. Şair dediğin özü sözü bir olmalıdır. Kendi yaşantısında yalancı, çıkarcı, adaletsiz, helalı haramı bilmeyen, hak yiyen, geçimsiz, sevgisiz, kibirli, hırslı, kinci birinin, sözüm ona dünyanın en güzel şiirini yazsa ne olur? Yazdığına  uymayan, kendi bile inanmayan birinin yazdığından ne olur? Samimiyet olmadan güzellik olmaz. 
Bedensel yanınızı helal, güzel, hakkaniyetli bir şekilde doyurmadan; şiir, öykü, deneme, roman artık ne yazıyorsanız güzel ve samimi yazamazsınız. Yazmaya kalkarsanız sözcükler sizi hemen ele verir, çarpılırsınız! Benden söylemesi!

 
 

Yazarın Diğer Yazıları