Coşkun Karabulut / Kültür Sanat

'KENDİNİ VERMEK'

Coşkun Karabulut / Kültür Sanat

  • 1348

Uzun zamandır notunu almışım, yazmaya fırsat bulamamışım. Bugün yazayım da kafamda işgal ettiği yer boşalsın da yer açılsın yeni fikirlere. Kafamın içinde kendini yazdırmak isteyen bir düşünce gelip oturunca,  onu yazıp kurtulmadan diğerlerine geçemiyorum nedense .
Şimdi gelelim yazı konumuza . Hani bir işi yaparken, kendimizi o işe tam vermezsek istediğimiz gibi olmaz ya. Ya da kitap okurken, kafamız başka yerde olursa bir şey anlamayız ya ! Öyle bir şey işte. Kendimizin farkında olmak. Yaptığımızın farkında olmak. Aklımızla, fikrimizle, zikrimizle, bedenimizle hep birlikte o işe yoğunlaşmak. Kısaca kendimizi o işe tam vermemiz lazım. Yoksa bir hayır gelmiyor o işten .
Olayı biraz açalım . En basitinden, bir kitap okuduğumuzda, kitaba kendimizi tam vermez de, aklımızda başka şeyler düşünerek okursak, o kitaptan bir şey anlamayız . 50 sayfa, 100 sayfa okusak da sorsalar aklımıza bir şey gelmez. Sanki içimizde bizi takip eden, kontrol eden biri var. Ve hep onu fark ederek okursak anlayacağız gibi bir durum. Bu bir kimse veya neyse artık onun bizi izlediğini unuttuğumuz vakit , ne okuduğumuzun da farkında olmuyoruz. Sanki okuyan bizim gözümüz değilde, " O".  
Burada gözün de tek başına görme işlevinde yetersiz kaldığı gün gibi ortada. Göz görüyor, okuyor güya ama beyine bir şey ulaşmayınca görme işlemi veya okuma işlemi gerçekleşmemiş oluyor. Sanki bedenimizdeki organların yaptığı işleri ruh, an be an izlemezse, farkında olmazsa ve ya onaylamazsa, o yapılan iş , yapılmamış gibi görülüyor. Ya da ondan bir hayır gelmemiş oluyor. 
Düşünceye ulasmamış bir iş fark edilmeden yapılan ve sadece bedende yapılan ruha ulaşmayan tek taraflı bir iş gibi oluyor. Ve bu her işte öyle oluyor. 
Evet ruha ulaşmayan, ruha onaylatılmayan bir iş, iş olmaktan çıkıyor. Kitap okurken de böyle, sokakta gezerken de öyle, konuşurken de öyle. Yazarken de öyle. Konuşurken " sözlerini tart da söyle" derler. Sokakta gezerken " bakmak başka, görmek  başka" derler. Abdest alırken de öyle, namaz kılarken de. Kafa başka yerde olunca yatıp kalkmak boşuna. 
Yani online olma durumu. Offline olunca bir anlamı yok. Çevirim içi olacaksın yani çevirim dışı değil, internet dilinden anlatırsak. Yoksa bir yere bağlanamıyorsun.Ruh ve beden işbirliği gibi. Ruhun her olayda devrede olması  lazım, o işten bir hayır gelmesi için  

Şimdi ben bunları yazıyorum da, bildiğimden değil. Kafama takılmıştı yazayım dedim  Sizinle beraber öğrenmeye çalışıyorum ben de sözcüklerin peşine takıldık gidiyoruz bakalım . Geçen gün edebiyat grubumuzun toplantısında bir arkadaşımız " nefes teknikleri" konusunda bilgi verirken dikkatimi çekmisti. Aldığımız nefesin bile farkında olacağız ki, o nefesi nasıl alacağız, dakikada ne kadar alacağız, içimizde ne kadar tutacağız, ne zaman vereceğiz ve nereden vereceğiz ayıptır söylemesi.  Bunları dinlerken otomatik olarak  saatin işleyişi  gibi aldığımız nefesin bile  bilinçli, farkında olarak alınması gerekir ki, o nefes bir sürü faydaları sunsun bize. 
Yani diyeceğim " içimizden biri" bizi izliyor haberiniz olsun. Buna da " kendini vermek" dediklerine göre o izleyen arkadaş tanıdık biri mi ? Yoksa " kendimiz" olmasın O!

Yazarın Diğer Yazıları