Coşkun Karabulut / Kültür Sanat

BAYRAMLAR, MUTLULUK VE ZAMAN

Coşkun Karabulut / Kültür Sanat

  • 2822

“Mutluluk nedir? - Yaşamın sizden istediklerini yapmak mı, yaşamın sizin beklentilerinize olumlu yanıt vermesi mi? Yoksa her ikisi de mi? Yoksa hiçbiri değil mi? İşte size mutlu olabileceğiniz bir dizi seçenek… Nedir mutluluk dediğimiz? Ayaklarını yere sağlam basmak mı? Sorunsuz bir yaşam sürmek mi? Delicesine sevmek ve/ya sevilmek mi? Düşmanları etkisizleştirmek mi? Yaşadığını iliklerine kadar hissedebilmek mi? Saçmalama hakkının özgürce kullanabilmek mi? Çok şükür tek bir mutluluk anlayışımız yok. Benim gibi yaşama delilerine her gün bayram Bayramlar da mutluluk dönemleri olduğuna göre, bayramları da sevdiklerimizle (insan kardeşlerimizle) geçirdiğimize göre... değmeyin keyfimize!” Bayramlarda olsun, doğum günlerimizde olsun hep mutluluklar dileriz birbirimize. Ne demek peki mutluluklar dilemek? Mutlu olmasını dilerken nasıl bir yaşam sürmesini dilemiş oluruz sevdiklerimizin, dostlarımızın? Sağlıklı ve uzun bir ömür yaşamalarını mı? Zengin ve şatafatlı yaşamalarını mı? Zamanın su gibi akıp gitmesini mi? Fazla kurcalamayız ve derinlere inmeyiz. Genelde iyi dileklerdir mutluluklar dilemek. Ama nedir mutluluk? Usta yazar Çetin Altan’la bir gün sohbet ederken şöyle demişti:” Mutluluk, sevdiğinle zamanı unutmaktır!” Çok ilginç gelmişti bana bu söz. Çok düşündüm ve araştırdım. Mutluluğun zamanla ilişkisi var mıydı varsa nasıl bir ilişkiydi bu. Yoksa mutluluk zamanın hızla akıp gitmesi; mutsuzluk ise zamanın hiç geçmemesi miydi? “Mapus damlarında” zaman niçin geçmek bilmezdi. Cezanın çekilmesi demek zamanın iple çekilmesi miydi? Mutlu olduğumuz zamanlarda, zamanın nasıl hızla akıp gittiğini farketmezdik de, mutsuz olduğumuz zamanlarda, zaman neden geçmek bilmezdi? Zamanın akışını farketmek bir ceza mıydı? Hapisaneler bu farkı farketmenin yaşandığı yerler miydi ve insanlar zamanı farketsin diye mi hapise atılıyorlardı? Yoksa zaman göreceli bir kavram değil de, mutlak ve değişmez bir kavramdır da, biz kendi durumlarımıza göre mi yorumluyoruz? Yüzlerce karşı düşünce bulubilirsiniz bu konu hakkında. Daha önce mutluluk hakkında yazıklarımdan alıntılar yaparak, düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. “Mutlu olduğumuz zamanlarda görevlerimizi ihmal ediyor muyuz? Dünya ile bağlantıyı koparıp sadece kendimizi mi yaşıyoruz sevdiğimizle birlikte yoksa bu mutluluk bize başkalarını da mutlu etmek sorumluluğu yükleyerek yeni görevler mi veriyor? Kendimizden çok başkalarının mutluluğunu görerek mutlu olabiliyor muyuz? Yoksa herkesten köşe bucak kaçıp sevdiğimizin verdiği mutluluğu kimseyle paylaşmaktan korkuyor muyuz? Son olarak da bizi mutlu eden sevdiğimiz şey her neyse, bizi sonsuz mutluluğu yakalayacağımız bir yola mı götürüyor yoksa kısa süren mutluluklar sonunda pişmanlık duyacağımız karanlık yollara mı götürüyor? Kısaca sevdiğimizin verdiği mutluluk yeni lambalar yakıp aydınlatıyor mu önümüzü yoksa olan lambaları da söndürüp karanlıkların ortasında mı bırakıyor bizleri? Zamana takılıp kalmamak, zamanın dişlileri arasında eziyet çekmemek için, huzuru yakalamanın şart olduğuna inanmışımdır hep. Huzur denilince de sakinlik ararım. Mutlu oluyorum diye tepinip durmaları hiç anlamamışımdır. Huzuru sakin ortamlarda bulurum. Kitap okurken, düşünürken, güzel bir manzarayı seyrederken huzur bulurum. Ve en büyük huzuru da sonsuzluğu düşünürken bulurum. Ölümün bir son olmadığına, hatta sonsuzluk için bir başlangıç olduğuna inandığım zaman bulurum huzuru. Tersini düşünmek içimi karartır, yok eder bütün umutlarımı. Yok olmak duygusu sardığında zaman durur ve ben zamanın dişlileri arasında parçalanır hissederim kendimi. Çünkü yok olmak ölümden beter bir duygu. Mutluluklar dilerim hepinize!

Yazarın Diğer Yazıları