Coşkun Karabulut / Kültür Sanat

AZERBAYCAN NOTLARI - 4 ' Hazer rüzgârların dilini konuşıyor balam'

Coşkun Karabulut / Kültür Sanat

  • 938

Hazer rüzgârların dilini konuşuyor balam! “ Son iki gün başkent Bakü’de etkinliklerimiz vardı. Oldukça heyecanlıydım çünkü artık şiirlerim ülkenin belli başlı salonlarında önemli şair ve yazarların huzurunda görücüye çıkacaktı. 13 Kasım Cuma günü önce Yazıcılar Birliği Başkanı sayın Anar’ ı ziyaret ettik ve Türkiye’ den gönderilen selamları ilettim kendisine. Yazıcılar Birliği bakanlık gibi çalışıyordu neredeyse. Onlarca oda, şube müdürleri, yardımcılar, sekreterler.. Öğleden sonra Mirze Feteli Ahundov kütüphanesinin açık kısmında güzel bir söyleşi yaptık. İzleyicilerin arasında çocuklar da vardı. Öğretmenleri sınıflarını alıp gelmişlerdi. Nasıl mutlu oldum çocukları karşımda görünce. Hava soğuk olmasına karşın, söyleşi bitene kadar dinlediler. bir de güzel güzel sorular sormazlar mı! Yiyesim geldi bu güzelleri hem de çiğ çiğ! Bir sürpriz de Türkiye’ den Bakü’ye tatile gelen dostlarım Yeşim Koç ve Bülent Göncü’ nün söyleşiye katılmalarıydı. Ne tesadüf ama! Tatillerinin bizim orada olduğumuz zamana denk gelmesi. Yeşim hanım benim bir şiirimden bestelediği şarkıyı da seslendirince kendimi rüyada gibi hissettim mutluluktan. Her şey çok güzel gidiyordu zaten ve her günüm rüyaydı bana. Cumartesi günü saat 11:00 de Bakü Atatürk Kültür Merkezi birbirinden değerli şair ve yazarlarla dolup taşmıştı. Herkesin birbirini rahatça görebileceği salonun büyüklüğünde kocaman bir masa etrafında oturmuş onlarca dinleyici ve hepsi işinin ehli insanlar. Oldukça rahat hissettim kendimi ve samimi, keyifli bir sohbet oldu. Bazı şair arkadaşlar şiirlerimi okudular. Şiirlerim hakkında görüşlerini belirttiler. Birbirimize kitaplarımızı imzaladık. Ulu önder Atatürk’ün adının verildiği bir kültür merkezinde kardeş ülke şairleriyle buluşmaktan onur duydum. Öğleden sonra da Bakü’ye yakın bir merkez Sumqayıt’da son etkinliğimizi yaptık. Şiir dinletileri için yapılmış devasa bir bina. Adı “ Poesiya Evi” Yine işinin ehli 20 civarında şairle keyifli bir sohbet yaptık, şiirler okuduk. Resimler çekildik, yine görüşmeyi diledik ve son etkinliğimizi de bitirmenin rahatlığı ve mutluluğuyla aracımıza doğru yöneldik. Güneş batmak üzereydi. Hazar Denizi kıyısında resim çektirmek istediğimi ve güneş batmadan beni kıyıya yetiştirmesini rica ettim Ekber muallimden. Çünkü ertesi gün sabah erkenden ülkemize dönecektik. Güneş batmadan Hazar kıyısına varmam gerekiyordu. Resim çektirmek bahaneydi yani mevzu başkaydı. Azerbaycan’ a gelmek nasip olmuş, üstelik şiir kitabım yayınlanmış Bakü’de ve ben buralara kadar gelmişken Hazar Denizi kıyısına inip dalgalarla konuşmadan, onlara Nazım’ ı sormadan gider miyim hiç? Hazar denizine doğru dönüp bağıra bağıra : “ Ufuklardan ufuklara Ordu ordu köpüklü mor dalgalar koşuyordu Hazer rüzgârların dilini konuşıyor balam, Konuşup coşuyordu! “ demeden gelir miyim hiç? Yoksa “şair” dediklerinde nasıl bakarım onların yüzüne? Görevim şimdi tamamlanmıştı. Nazile hanım avucuna doldurduğu kireçli Hazar suyundan benim avuçlarıma da boşalttı. Sürdüm yüzüme gözüme, Nazım koktu her yanım. Ustam Hüseyin Atabaş’ ın dediği gibi : “ Şiirim yerini buldu, daha ne olsun!” Hoşça kalın şair dostlarım! Hoşça kal Azerbaycan! Hoşça kal Hazar Hoşça kal Nazım! BENİ HAZER Ufuklardan ufuklara ordu ordu köpüklü mor dalgalar koşuyordu; Hazer rüzgârların dilini konuşuyor balam konuşup coşuyordu! Kim demiş 'çört vazmi! ' Hazer ölü bir göle benzer! Uçsuz bucaksız başı boş tuzlu bir sudur Hazer! Hazer’de dost gezer, e.....y! .. düşman gezer! Dalga bir dağdır kayık bir geyik! Dalga bir kuyu kayık bir kova! Çıkıyor kayık iniyor kayık, devrilen bir atın sırtından inip, şahlanan b .......... .......... Nazım Hikmet Ran

Yazarın Diğer Yazıları