Coşkun Karabulut / Kültür Sanat

Arslan Baba Ve Hurma Hikâyesi

Coşkun Karabulut / Kültür Sanat

  • 700

12. yüzyılda yaşamış olan Ahmed Yesevî Türk tasavvuf edebiyatının kurucusu ve ilk Türk mutasavvıfı olup “Pîr-i Türkistan” olarak bilinir. Ahmed Yesevî tarihî bir şahsiyet olmakla birlikte, hayatı hakkında çok az bilgi olup, hakkında anlatılanlar genellikle menkabelere dayanmaktadır. Hakkında anlatılan menkabelerde, onun olağanüstü özellikler gösteren, kerametler gerçekleştiren mistik bir şahsiyet olduğu görülmektedir. Menkabelerde görülen kerametleri tabiat kuvvetlerine hâkim olma, ateşe hükmetme, gaipten ve gelecekten haber verme, kuru odunu ağaç hâline getirme, şekil değiştirme, yerden su çıkarma, az yiyecekle çok kişiyi doyurma vb. üzerinedir. 
Onun bir kerameti ise ashaptan olan Arslan Baba’ya intisabı üzerinedir. Menkabeye göre, gazalardan birinde aç kalan sahabe Hz. Muhammed’den yiyecek 
ister. O sırada Cebrail’in Cennet’ten getirdiği hurma tabağından bir hurma yere 
düşer. Cebrail, o hurmanın Hz. Muhammed’in ümmetinden birine ait olduğunu 
söyler. Hurmayı zamanı geldiğinde sahibine teslim etmek için Arslan Baba gönüllü olur. Hazreti Muhammed, hurmayı Arslan Baba’nın damağına yerleştirir. Arslan Baba zamanı gelince Yesî’ye gelerek emaneti Ahmed Yesevî’ye verir. 
Ayrıca ona bin bir zikir öğretir. Vazifesini tamamlayınca da vefat eder. Ahmed 
Yesevî hakkında anlatılan bu menkabe, aslında onun neden velayet sahibi bir 
şahıs olduğunu ve neden kerametler gösterdiğini de izah etmiş olmaktadır. Ahmed Yesevî’nin velayeti bu menkabede geçen Cennet’ten gelen ve Peygamber’in 
elinden geçen “sembolik hurma” ve “tükürük” ile tasdiklenmiş olmaktadır. Ahmed Yesevî’nin menkabesindeki “hurma” ve “tükürük”ün gördüğü işlev, Battal 
Gazi Destanı’nda da aynı şekilde karşımıza çıkmaktadır. 
(Bir sempozyumda sunulan bildiriden alınmıştır. Satı Kumartaşlıoğlu)


 

Yazarın Diğer Yazıları