Coşkun Karabulut / Kültür Sanat

APOLLON VE AŞKLARI

Coşkun Karabulut / Kültür Sanat

  • 3096

APOLLON VE AŞKLARI : "yani bahar geliyor" Mitolojide Güneş Tanrısı olarak bilinen APOLLON ve Ay Tanrısı olarak bilinen ARTEMİS kardeştirler. Babaları tanrılar tanrısı ZEUS, anneleri ise LETO' dur. Halbuki Zeus'un karısı vardır ve adı saf ışığın timsali olan HERA'dır. Bu ilişkiyi duyan ve üstelik Leto'nun Zeus'tan gebe kaldığını öğrenen Zeus'un karısı Hera kıskançlıktan ne yapacağını şaşırır ve onlara yapmadığını bırakmaz. Hera'nın hışmından kurtulmak için gizlenen Leto, sonunda Delos'a gelir ve çocuklarını doğurur. Bugün Kumluova denilen ve eski adı oraya yerleşen tanrıça Leto'nun adından esinlenilerek konulan Letoon adlı bölgede çocuklarını büyütür. Apollon erkektir ve güneşi temsil eder. Artemis kızdır ve ayı temsil eder. Apollon aynı zamanda güzel sanatları, aşkı, şiiri de temsil eder. Şairler bugün bile apollon'un aşklarından ilham alırlar. Ve Apollon bir anlamda ilkbaharı da temsil eder. Çünkü söylenceye göre gezgin bir tanrı olan Apollon, sonbahar geldiği zaman , doğduğu büyüdüğü bu bölgeden ayrılır ve nerede olduğu belli olmayan Hyperboreos ülkesine gider ve orada mavilikler, güzellikler içinde sürdürürmüş yaşamını. Sonra ilkbaharda güneş dünyaya yaklaştığı ve ışıklarıyla yeryüzünü ısıttığı sıralarda , lekesiz kuğuların uçurdukları, yaldızlı Şarı ile gelir annesinin kendisini doğurduğu palmiyenin altına inerdi. O Attika kıtasının kıyılarında uzaktan görününce, altın ve fildişinden yapılmış Lir'ini çalarak bahar günlerinin geldiğini haber verirdi. O zaman bülbüller, kırlangıçlar ve diğer kuşlar ve böcekler neşe ile öterek onu selamlarlardı. Baharın geldiğini insanlara müjdeleyen Apollon , aynı zamanda aşkları ile de ün yapmıştır. Zaten aşk tanrısı olarak da geçer. Aşkı, güneşi, sanatı temsil eder. özellikle de Daphne ile Klytie' ye olan aşklarının anlatılışı insanın tüylerini ürpertir ve heyecanlandırır. Apollon- Daphne aşkı Daphne, Apollon'un kızkardeşi artemis gibi eşşiz bir güzelliğe sahiptir ve özgürlüğüne çok düşkündür. Babasının sürekli olarak evlenmesini ve kendisine torunlar vermesini istemesine karşın, Daphne özgürlüğü sevmesinden ötürü ve erkeklere de bağımlı kalacak bir yapısı olmadığından evlenmemeye yeminliydi. O, ormanların derinliklerinde yalnız başına dolaşmaktan zevk alıyordu ve ay ışığında yabani hayvanları kovalamak, avlamak, derilerinden faydalanmak onun için büyük bir eğlenceydi. Yine birgün ormanda yalnız başına avlarınken Apollon O'nu görüp aşık olur ve konuşmak ister. Apollon'u birden karşısında gören Daphne geriye dönüp hızla uzaklaşmaya başlar. Apollon ise hem peşinden koşmakta hem de durup konuşması için yalvarmaktadır. Oysa Daphne yeminlidir özgürlüğe. Apollon'dan kurtulmak için uçarcasına koşmaktadır ama yorulur, kuvveti tükenir ve yavaşlar, birden ayağının altındaki toprağı kazıyarak yalvarır:" Ey toprak ana, beni ört, beni sakla, beni kurtar!" Bu yürekten yalvarış biter bitmez O, ağırlaşan uzuvlarının odunlaştığını hissetti. Gri renkte bir kabuk, olgun göğsünü kapladı. Kokulu saçları yapraklara çevrildi. Kolları dallar halinde uzadı. Nazik ve küçük ayakları kök olup toprağın derinliklerine daldılar. Başı ise büyük bir ağacın tepesi oldu. Şaşırmış bir halde Apollon, peri kızını kucaklamak isterken bir define ağacının gövdesine çarptı. Fakat ağaca sarılarak sert kabukların altında henüz ölmemiş olan Daphne'nin kalbinin heyecanlı heyecanlı çarptığını duydu. Ve O'na seslendi Apollon:" Daphne, bundan sonra sen Apollon'un kutsal ağacı olacaksın, senin solmayan ve dökülmeyen yaprakların benim saçlarımın çelengi olacak. Ve değerli kahramanlar, savaşçılar, ünlü şairler, büyük işler başaranlar, hep senin yapraklarınla mağrur alınlarını süsleyecekler." Apollon bunları söyleyince defne ağacı onun lütfuna teşekkür etmek için dallarını yavaşça salladı ve başını hürmetle eğdi. Güneş tanrısı Apollon ve onun önünden kaçan güzel saçlı, güzel kokulu Daphne. Şafak olarak da çağrışım yapar Daphne. O günden sonra her sabah parlak güneş onu yakalamak için koşar fakat pembe yanaklı utangaç Şafak yakalanmak istemez, kaçar. Güneş onu, ışıklarıyla kucaklamak isterken, o birdenbire güneşin önünde kaybolur. Apollon-Klytie aşkı ya da Günebakan çiçeği Apollon sürekli aşk yaşayan bir tanrı, adı üstünde zaten AŞK TANRISI. Yine bir gün Okeonos'un kızı güzel Klytie'yi dere kenarında görür ve beğenir. Ve tanışırlar. Kızın gönlüne kolayca giren Apollon, kızı kendisine aşık etmeyi başarır. Klytie, deli gibi sever Apollon'u. Fakat vefasız Apollon kısa zamanda bu güzel kızdan bıkar va araları açılır. Zavallı kız üzülür, ağlar sızlar ama fayda vermez. Apollon'un kendisine bir daha dönmeyeceğini gören Klytie daha fazla bu acıya dayanamaz ve ölür. Kendisine olan aşkı yüzünden ölen bu kızın mezarda karanlıklar içinde kalmasına gönlü razı olmayan Apollon, aynı zamanda bir ışık tanrısı olması sebebiyle güneşin yani kendisinin parlak ışıklarını görmekten mahrum kalmaması için sevdiği kızın naaşını GÜNEBAKAN ÇİÇEĞİ' ne cevirdi. Ve derler ki o günden sonra günebakan çiçeğine dönüşen Klytie, hep güneşe doğru döndürürmüş başını. Yani sevgilisi olan Güneş Tanrısı Apollon'a doğru. Güneş ne tarafa dönerse, O da başını o yöne çevirirmiş. Ama aşkına karşılık bulamadığı için de hep mahzun , hep boynu bükük dururmuş.

Yazarın Diğer Yazıları